Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler

Ahmet Yaşar Ocak

Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler Gönderileri

Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler kitaplarını, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler yazarlarını, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlıda Gizli Ateistler
“İngiliz diplomat Ricaut'ya göre, bizzat İstanbul'un içinde, kadılar, ulema, katipler arasında ateizm oldukça yaygındır. Ricaut bu insanları tanıyıncaya kadar dünyada gerçek anlamda ateizm olduğuna inanmadığını, zira Allah'ın varlık ışığının mutlaka insanların kalp­lerinin bir köşesinde saklı bulunduğunu sandığını söylüyor. Ona göre kendi­ lerine Muserin diyen bu ateistler, "kalplerindeki ilahi ışığı bir daha yanma­mak üzere söndürmüş" kişilerdir. Sultan’ın saray halkı içinde, haremde, hadım ağaları arasında, hatta bir kısım paşalar içinde bile gizli ateistler mevcuttur. Bunlar, birbirlerini iyi tanımakta ve aralarında müthiş bir dayanışma bulunmaktadır.”
Bedrettin menakıpnameleri
“Şeyh Bedrettin, bazen kitap okumakta iken birden hayalinde tanımadığı herhangi biri canlanır. O kişi ertesi gün canlı bir kişi olarak onu ziyarete gelir. Bir gece, yarı uyanık bir haldeyken, ruhunun ocakta yanmakta olan bir odunun çı­kardığı sese benzer bir ses çıkardığını duyar. Kendine geldiğinde hakikaten orada yanmakta olan odunun aynı sesi çıkardığını fark eder. Ona göre bu, kendi varlığıyla odunun aynı ilahi cevheri taşımasından ileri gelmektedir. Yine bir gece hafif bir uyku halindeyken, birdenbire bütün kainatın Al­lah olduğunu fark eder; coşar ve "Ya Allah!" diye haykırır; dili Allah'ın dili olmuştur.”
Reklam
Hurufilik, İsa ve Hallac
“Hurufilik literatüründe Hz. 'İsa'ya verilen büyük önemin, belki bir bakıma Hıristiyanlık etkileriyle bağlantılı olduğu kadar, daha fazla, akıbeti itibariyle Hallac-ı Mansur'a ben­zemesiyle alakalı bulunduğunu kabul etmek doğru olacaktır.”
Tasavvuf nasıl doğdu?
“Tasavvuf nasıl doğdu ve nasıl gelişti? Bu sorunun cevabı, Batı'da ve İslam dünyasında, bu arada Türkiye'de yapılan çalışmalara göre değişir. Batı'da özellikle klasik Oryantalist bakış açısından yapılan çalışmalar, "tasavvufun İslam inanç ve kültürünün orijinal bir ürünü olmayıp, İslam’ın yayılması sırasında fethedilen ülkelerdeki eski mistik kültürlerin etkisiyle oluşan Sünni İslama tepki mahiyetinde paralel bir İslam yorumu olduğu" tezi üzerinden gerçekleştirilmiştir. Bu tez günümüzde de Batı dünyasında kısmen sürdü­rülmektedir.”
"Öyle görünüyor ki, bir benzerini yazmak suretiyle Kur'an-ı Kerim'in ilahi kaynaklı bir kitap olmadığını ispat ederek eleştirmek, Abbasi döne­minin serbest düşünceli edebi muhitlerinde ve özellikle de şairler arasında bir hayli ilgi çekiyordu. ... O devirdeki bütün bu "Kur'an-ı Kerim'e nazire yazma" çabalarının, hiç şüphesiz onun "Allah kelamı" değil, bizzat Hz. Muhammed'in eseri olduğunu göstermek üzere, serbest düşünceli çevrelerde İslam'ı eleştirmeye yönelik en kestirme, ama en tehlikeli yol olarak benimsendiğini ortaya koymaktadır."
“Emevi iktidarı daha iş başına geçer geçmez, Hz. Muhammed'in yüz­lerce yıldır kan birliği (asabe) temeline dayalı olarak yaşamaya alışmış Arap toplumundan, inanç birliği (İslam kardeşliği) esa­sına dayalı yeni bir toplum yaratarak gerçekleştirdiği, insanlık tarihinin bu büyük devrimini tersyüz etti. Emevi iktidarı bunu, vaktiyle İslam öncesi Mekke’sinde yönetimi elinde bulunduran ticaret aristokrasisi yerine, Arap fa­tihlerinden oluşan yeni bir aristokrasİ vücuda getirmek suretiyle başarabildi. Bu aristokrasinin yaratıcısı, bilindiği gibi ilk Emevi halifesi veya hükümdarı Muaviye bin Ebu SüfYan'dır.”
Reklam
Zındık
"Kısacası zındık ve mülhid, Bernard Lewis'in ifadesiyle, Sünnilik dışı her türlü şüpheli inancı, materyalizmi, ateizmi, agnostisizmi ve önünde sonun­da, inanç, devlet ve toplum düzeni için tehlikeli olduğuna inanılan her türlü fikri ve dini eğilimi belirleyen bir terim olmuştur. Dikkat edilirse, bu sayı­lanların hepsini ortak bir paydada, "Sünnilik dışı olma" noktasında toplamak mümkündür."
''Osmanlı resmî ideolojisi'' demek, devletle dinin, siyasetle İslam'ın ayrışmaz bir biçimde birbiri içine girdiği bir zihniyet dünyası, bir ideoloji demektir. O halde bu özdeşliği, Osmanlı Devleti'nde ''her şey devlet içindir, din de devlet içindir'' şeklinde formüle etmek mümkündür.
Sayfa 114 - TimaşKitabı okudu
271 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.