Osmanlı'dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler

Kemal H. Karpat

Osmanlı'dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler Posts

You can find Osmanlı'dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler books, Osmanlı'dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler quotes and quotes, Osmanlı'dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler authors, Osmanlı'dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler reviews and reviews on 1000Kitap.
480 syf.
·
Not rated
·
Read in 11 days
Osmanlı'dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler - Kemal Karpat
Türkiye'nin göç tarihini anlamak için okumuştum. Ama pek fazla bir şey anlamadım. Puan vermeyeceğim, göç tarihi üzerine başka bir kitap bulursam tavsiye edeceğim.
Osmanlı'dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler
Osmanlı'dan Günümüze Etnik Yapılanma ve GöçlerKemal H. Karpat · Timaş Yayınları · 201036 okunma
Yükselme, mal-mülk sahibi olma, imkanların açık olması, göçmenin içinde yaşadığı "asıl" topluma katılmasını, entegrasyon ve sonunda asimilasyonunu hızlandırmaktadır. İngilizce bilmek yani ülkenin diline hakim olmak, tüm kapıların anahtarıdır ve asimilasyonun baş aracıdır.
Reklam
Osmanlı topraklarına gelen göçmenler dil ve etnik köken bakımından Çerkez, Abaza, Çeçen, Boşnak, Pomak veya değişik Türk ağızları kullanan Nogay, Tatar vs. olarak farklılıklar gösterseler de Müslüman (Sünniler çoğunluktu, fakat aralarında Aleviler de vardı.) oldukları için kendilerini Osmanlı-Müslüman camiasının bir parçası olarak görmekte idiler. Üstelik sökülüp atıldıkları ve ana vatan saydıkları toprakların büyük kısmı göç anına kadar Osmanlı idaresinde olduğu için bir bakıma bu göç, bir Osmanlı bölgesinden diğerine gitmek demekti. Burada dikkat çeken nokta, göçmenler ile yerli Anadolu halkının kendilerini temelde birbirinden farklı yani "öteki" gibi görmüyor olmalarıydı. Her ne kadar yerli halk ile göçmenler arasında toprak paylaşımı, yeni hayata intibak edememe, kız alıp verme gibi nedenlerle anlaşmazlıklar ve hatta çatışmalar olmuşsa da, göçmenler ile yerli halkın aynı kültürü, aile yapısını ve hukuk koşullarını paylaşmaları, aynı siyasi idare altında yaşamış olmaları yani benzerliklerin farklardan ağır basması ayrılıkları gidermiştir. Bir yerde göçmen de yerli halk da aynı camiaya ait olduklarını kabul ediyor ve öyle hareket ediyordu. Göçmenleri iskan eden devlet; dil, doğum yeri ve diğer farklardan doğacak ayrımları ve çatışmaları önlemeyi amaçlayan bir iskan planı uygulamıştır. Göçmenlerin tek bir grup halinde belirli bir yere yerleşmesini ve farklı bir kitle yaratmasını önlemek için hükümet, onları küçük gruplara ayırarak farklı bölgelere yerleştirmiştir.
Osmanlı topraklarından 1800-1916 yılları arasında Rusya ile Güney ve Kuzey Amerika'ya giden göçmenlerin sayısı takriben 1.3-1.5 milyon arasındadır. Güney ve Kuzey Amerika'ya giden Osmanlı göçünün nedenleri yüzde 95 ekonomiktir ve göçmenlerin kişisel kararına dayanmaktadır. Bu göçmenlerin yüzde 95'i daha evvel belirtildiği gibi gayrimüslimlerden (Rum, Ermeni, Yahudi, Slav vs.) oluşmakta idi.
Unutulmaması gereken bir gerçek vardır; Rumeli'de ve Avrupa'da yaşayan Müslümanlar etnik kökenleri ne olursa olsun, daima "Türk" olarak görülmüş, öyle adlandırılmıştır.
Balkanlar, bilhassa Rumeli olarak bilinen bugünkü Bulgaristan, Trakya ve Makedonya, Osmanlı devletinin kök saldığı yerlerdir. Burada yaşayan Müslüman halkın ezici çoğunluğu Türkmen ve Yörük idi yani Oğuz Türkleri'ne mensuptu. Tarihi bakımdan çarpıcı bir kimlik, kültür, dil ve din birliğine sahip olan bu bölgelerde siyasi anlamda modernizm öncesi bir Türk milleti oluşmuştur. Rumeli'de meydana gelen ve kökeni Anadolu'da olan bu milletin başta gelen özelliği; aşiret, kabile üzerinde soy, din, dil, kültür birliğine dayanan bir kimliğe sahip olmasıdır. Kısacası, aşiret ve din üzerinde bir "milli Türk" kimliği ilk olarak Rumeli'de ortaya çıkmıştır.
Reklam
18. yüzyılda göçler, milli devlet felsefesini ve "milli" devlete hakim etnik grubun siyasi görüşünü gerçekleştirme aracı olmuştur. Başka bir deyişle göçler siyasileşmiş, millileşmiş ve devlete hakim olan etnik grup kendinden saymadığı diğer grupları yok etme yolunu tutmuş, sınır dışı etmiş veya asimile etme yoluna başvurmuştur. Bu son metodu 1984'ten sonra uygulamaya kalkışan son rejim Bulgar komünist hükümeti olmuştur. Komünist rejim Bulgaristan'da yaşayan Türklerin isimlerini Slavlaştırmış, okullarını kapatmış ve dillerini konuşmayı yasaklamıştır. 20. yüzyılın sonunda Avrupa'nın ortasında -Bulgaristan bugün Avrupa Birliği üyesidir- herkesin gözü önünde yapılan bu kültür jenosidi ırkçı milliyetçiliğin en açık örneğidir
Osmanlı topraklarına ve Osmanlı topraklarından yapılan göçün, Osmanlı devletinin ekonomik, toplumsal ve etnik yapısının değişmesine, böylelikle geleneksel imparatorluk yapısının çöküşünün hızlanmasına ve Ortadoğu'da toprak bütünlüğü olan ulusal devletlerin süratle ortaya çıkmasına neden olan başlıca etken (sanayileşme gibi etkenlerin yokluğunda) olduğu görülmektedir.
1951-1952'de Bulgaristan, Stalin'in tavsiyesi üzerine Türk kökenli 52.000 vatandaşını ülke dışına sürdü. Bununla, Türkiye'yi NATO' ya katılmış olduğu için cezalandırmak ve mültecileri bünyesine almak zorunda bırakarak ekonomisini çökertmek amaçlanıyordu
Misak-ı Milli'nin başmimarı Atatürk'tür.Onu bu misak içindeki fikirlerden ayırmak, bu misakı inkar etmek demektir.
80 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.