Osmanlı'nın Yükselişi

Yavuz Bahadıroğlu

Quotes

See All
İNGİLİZ GEZGİN
Bir İngiliz gezgin ise şunları anlatıyor tüm dünyaya: "Bir gün kendi eşyamla, yol arkadaşım olan eski bir Macar zabitinin eşyasını nakletmek üzere bir köylünün yük arabasını kiraladım. Sandıklar, portmantolar, denkler, paltolar, kürkler, atkılar hep açıktaydı. Buralarda yatağın hayali bile mevcut olmadığı için, gece üstüne uzanmak üzere ben biraz kuru ot satın almak isteyince son derece nazik bir Türk bana refakat teklifinde bulundu. Köylü de öküzlerini koşumdan çıkarıp bizim bütün eşyamızla beraber sokağın ortasında bıraktı. Ben onun uzaklaştığını görünce: 'Burada birisi kalmalı' dedim... Yanımdaki Türk hayretle sordu: “Niçin?' 'Eşyalarımızı beklemek için.' Türk köylüsü hayretler içinde şu cevabı verdi: “A! Ne lüzumu var. Eşyalarınız bir hafta gece-gündüz burada kalsa bile dokunan olmaz.' Ben bu sözü kabul ettim, döndüğümde her şeyi yerli yerinde buldum. Şu noktayı da unutmamalı ki, o sırada Osmanlı askerleri mütemadiyen gelip geçmekteydi... Bu vaka bütün Londra kiliselerinin kürsülerinden Hristiyanlara ilan edilmelidir; içlerinden bazıları rüya gördüklerini zannedeceklerdir: Artık uykularından uyansınlar!
HASAN SABBAH KİMDİR
Hiç kuşkusuz Hasan Sabah, tarihin kaydettiği en vahşi, en acımasız, aynı zamanda en plânlı-programlı terörist başlarından biridir.1034-1124 yılları arasında yaşamıştır. Bir dönem Nizamul mulk'un emrinde Selçuklu Devleti'ne hizmet etmekle birlikte sonradan isyan etmiş, ulaşılması imkânsız Alamut Dağı'nın tepesine inşa ettiği kalesini bir Terör Merkezi'ne dönüştürmüştü. Burası dünyanın bilinen ilk Terör Kampı'dır. İran'ın kum kentinde dünyaya gelmiştir. Zamanın önde gelen okullarında okuma şansı bulmuş, ailesiyle birlikte göçtüğü Rey şehrinde tanıştığı Şii önderlerinin etkisine girmiş ve Şiiliği bir hayat tarzı olarak benimsemiştir. Büyük Selçuklu Devleti'ni bölme plânları yapan Hasan Sabbah, inançları da kullanmak suretiyle kandırdığı insanları, özellikle de gençleri Alamut Kalesi'nde toplamış, eğitmiş, beyinlerini yıkamış, suikastlare hazırlamıştır. Sabbah, fedaileri üzerinde o kadar etkilidir ki, misafirleri ziyaretine geldiği zaman, onların kendisine sadakatini göstermek için, rivayete göre beyni yıkanan gençlerden birkaçını çağırır, kalenin tepesinden uçuruma atlamalarını ister, seçilen gençler ise hiç tereddütsüz bu isteği yerine getirirlerdi. Hasan Sabbah 1124 yılında öldü. Arkasında yalnız İran'a değil, tüm bölgeye korku salan askeri ve siyasi amaçlı bir güç bıraktı. Hasan Sabbah’ın “Haşhaşiler”i Moğol istilasına kadar ayakta kaldı. Terörist Üretim Merkezi olarak yıllar boyu faaliyet gösteren Alamut Kalesi 1256'da Hülagû Han tarafından yerle bir edildi.
Sayfa 395Kitabı okudu
Reklam
MEVLÂNA'DAN TESPİTLER
Sevgide güneş gibi ol, Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, Hataları örtmede gece gibi ol, Tevazuda toprak gibi ol, Öfkede ölü gibi ol, Her ne olursan ol, Ya olduğun gibi görün, Ya göründüğün gibi ol. * * * Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok, Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok. * * * Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır, Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye, hiç güzelim sesini keser mi? Pisler, pisliklerini yapar, ama sular da temizlemeye çalışır. * * * Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir. * * * Oruç tutmak güçtür, çetindir, Ama Allah'ın, kulu kendisinden uzaklaştırmasından, bir derde uğratmasından daha iyidir. * * * Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır. * * * Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl gülerdi? * * * Hepimiz, şu dünya ağacının kimimiz ham, kimimiz olgun meyveleriyiz. * * * İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu âlem yok değildir . * * * O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti... Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.
Sayfa 369Kitabı okudu
FRANSIZ KUMAŞ TÜCCARI
Bir Fransız kumaş tüccarı İstanbul'a geliyor ve bir Osmanlı tüccarından külliyetli miktarda kumaş alımı yapıyor... Gerisini Fransız tüccardan dinleyelim. Bir Türk tüccarın dürüstlük konusundaki titizliğini şöyle dile getirir: “Türk tüccar, kumaş toplarını denklerken, bir top kumaşı ayırdığını gördüm. Bunun sebebini sorduğumda, o topun kusurlu olduğunu söyledi. Ziyanı yok' dedim, önemli değil.' Osmanlı esnafı o kumaş topunu vermemekte yine de direndi. Benim ısrar ettiğimi görünce de durumu şöyle açıkladı: 'Benim malımın kusurlu olduğunu söyledim, bunu siz biliyorsunuz. Fakat onu kendi memleketinizde satarken, alıcılarınız kumaşın kusurlu olduğunu size söylediğimi ve uyardığımı bilmeyecekler. Böylece de ben bir bakıma sizin müşterilerinize kusurlu mal satmış olacağım. Neticede Osmanlı'nın gururu, şeref ve haysiyeti incinecek, Müslümanları hilekâr zannedecekler. Onun için bu sakat topu size asla veremem."
EMİR SULTAN'DAN ÖĞÜTLER
“Ağzından hiç yalan çıkmayacak; her gününü son gününmüş gibi yaşayacaksın... İlim öğrenme konusunda asla tembellik etmeyeceksin... Selamsız hiçbir mekâna girmeyecek, her şeyinde Kur'ân ve Hadis'i kendine rehber yapacaksın... Oğlum! Hayat her şeyi ve her yanıyla senin için bir mekteptir. Daima hayra koşacaksın. Kötülerden ve kötülükten kaçınacaksın. Unutma ki, en etkili silahın duan ve bilgindir.” Bu öğütleri kalbine yerleştirmiş insanlar tarafından yönetilmek istemez misiniz?
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.