Kristof Kolomb'dan Bugüne Amerika'da Ezilenlerin Tarihi

Öteki Amerika 1

Howard Zinn

Öteki Amerika 1 Gönderileri

Öteki Amerika 1 kitaplarını, Öteki Amerika 1 sözleri ve alıntılarını, Öteki Amerika 1 yazarlarını, Öteki Amerika 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Boston vergi listelerini inceleyen bir tarihçi 1687 ile 1771 arasında altı bin kişilik nüfusta yaklaşık bin kişi mülk sahibiydi ve bunların da yüzde 5 'i -yani toplam nüfusun yüzde 1 'i- zenginliğin yüzde 25 'ine sahip elli kişiden oluşuyordu. 1770'e gelindiğinde mülk sahiplerinin en üstteki yüzde 1 'i zenginliğin yüzde 44'üne sahipti.
Sayfa 78 - Aykırı YayınlarıKitabı okudu
Renkler dışında değişen başkada bir şey yok...
Bridenbaugh, Newport, Rhode Isiand ve Boston'da gördüklerini şöyle anlatıyordu; "Görünüşte demokratik olan şehir meclisleri aslında önemli makamların çoğunu elinde tutan bir grup aynı aristokrat tüccar tarafından her yıl daha fazla denetim altına alınıyordu ... " Dönemin bir kaynağı Newport tüccarlarını şöyle tanımlıyordu; " ... kenarları parlak sarı şeritlerle yaldızlı paltolar ve kabanlar içinde parlayan adamlar. Süslü püslü giyime pek düşkün olan bu adamların evlerindeki eşyalar da göz alıcı maden plakalarla kaplıydı." En gösterişlisi de New York aristokrasisiydi. Bridenbaugh anlatmaya devam ediyor: "... pencerelerinde göz kamaştırıcı şark kumaşlarından perdeler, cilalı masalar, altın çerçeveli aynalar, büyük duvar saatleri vardı ... zengin mobilyalar, mücevherler ve gümüş tabaklar. .. ve evlerde siyah hizmetçiler olurdu."
Sayfa 76 - Aykırı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Yoksulların çığlığı her zaman haklı değildir, ama ona kulak vermezseniz adaletin ne olduğunu hiçbir zaman bilemezsiniz."
Sayfa 22 - Aykırı YayınlarıKitabı okudu
Las Casas madenlerdekiçalışma koşullarını ise şöyle anlatıyor: " ... dağlar, aşağıdan yukarı, yukarıdan aşağı belki bin kez kazılıyordu; kazıyor, taşları ayıklayıp ayırıyor, yıkanması için toprakları ve çamuru sırtlarında nehre taşıyorlardı. Bu arada çamurların içinden altını ayırıp, temizlemek için sürekli olarak iki büklüm nehirde duranlar sakatlanıyordu. Madenieri su basınca tepsilerle suların boşaltılması ise hepsinden zordu ... " Yeterli altının çıkarılması için her gruba tanınan zaman altı veya sekiz aydı ve bu sürenin sonunda yeriiierin üçte biri ölüyordu. Adamlar millerce uzaklardaki madeniere gönderildiğinde geride kalan kadınları dayanılmaz acılar veren bir iş bekliyordu; toprağı manyok tarımı için uygun duruma getirmek üzere binlerce tepe oluşturmak. "Böylece sekiz ya da on ayda bir buluşan eşler o kadar bitkin ve acı içinde oluyorlardı ki üremeyi durdurdular. Yeni doğan bebekler de hemen ölüyorlardı, çünkü yeterince beslenmeyen ve çok fazla çalışan annelerinin onlara verecek sütleri olmuyordu. Ben Küba'da iken üç ayda yedi bin çocuk öldü. Acıdan çılgına dönen bazı anneler bebeklerini nehirde boğuyorlardı ... Böylece erkekler madenlerde, kadınlar ağır çalışma içinde ve çocuklar da süt bulamadıkları için ölüyordu ... bu kadar büyük, güçlü ve verimli topraklar kısa sürede boşaldı. İnsanlığa o kadar yabancı olan tüm bunları kendi gözlerimle gördüm ve şimdi bile yazarken ürperiyorum ... "
Sayfa 17 - Aykırı YayınlarıKitabı okudu
Haiti'nin Cicao bölgesinde zengin altın yatakları olduğunu düşünen Kolomb ve adamları on dört yaş ve üzerindeki herkesin üç ayda bir belirli miktarda altın toplayıp, teslim etmesini emretti. Altın getirenlere boyunlarına asmak için bir bakır parçası veriliyordu. Boyunlarında bakır olmayanların elleri kesiliyor ve kan kaybından ölmeleri için terk ediliyordu. Aslında yerlilerden istenen olanaksız bir şeydi. Bölgede bulunan tek altın akarsuların getirdiği toz parçacıklarıydı. Yerliler kaçmaya başladılar ama köpeklerle izlenip, yakalanıyar ve öldürülüyorlardı.
Sayfa 14 - Aykırı YayınlarıKitabı okudu
"Yerliler" diyordu Kolomb, "mülkleri konusunda öylesine saf ve özgür ki, gözleriyle görmeyen inanamaz. Sahip oldukları bir şeyi istediğinizde, hiçbir zaman hayır demezler. Tam tersine biriyle paylaşmak isterler ... " Raporunun sonunda Kolomb, Majesteleri'nden biraz daha destek talep ediyordu ve karşılık olarak da seferden dönüşünde "istediği kadar altın ve istediği say􁔋da köle" getirme sözü veriyordu. Bu arada dinsel bir söylemi de ihmal etmiyordu: "Ulu Tanrı, efendimiz, açık olanaksızlıklara, engellere rağmen O'nun yolundan gidenleri zafere ulaştıracaktır."
Sayfa 13 - Aykırı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri114
147 öğeden 141 ile 147 arasındakiler gösteriliyor.