Öteki Tarih

Erdoğan Aydın

Quotes

See All
İnsanı güvercin ürkekliğine hapsetmenin nasıl bir bedel olduğunu bilir misiniz siz ey bakanlar ? ( Hrant Dink )
Sayfa 200Kitabı okudu
Dini idealizmin umut verici, parlak dış görünümüne karşın,ilk halifelik, hiç de iktidar ve şöhret uğruna verilen dünyevi mücadelelerden geri kalmamıştır.
Reklam
Çağları Aşan Matem: Kerbela
Ya Muhammed, sana semanın melekleri salat ve selam götürsün. İşte Hüseyin'in kanlara bulanmış, uzuvları kesilmiş, kızların esir, zürriyetin maktül.
Saray'dan yana tutum saptayan resmi tarihçilik, günümüzde de haklarını savunan yurttaş ve bireyler olmamızı engelleyerek, bizi egemenlerin keyfiyetinde tebaalığa mahkum edecektir. Dolayısıyla "ata" nitelemesini aynı etnik kökenden gelen herkes özgülünde değil, onların içinde haklı olan, üreten, hakları çiğnenen ve özellikle hak mücadelesinde saf tutanlar özgülünde kullanmak gerek. Tarih bilinci açısından bu ölçüt, Osmanlı özgülünde bir kat daha geçerlidir. Çünkü Osmanlı Sarayı, diğer imparatorluklar gibi, sadece ezen olması anlamında değil, aynı zamanda içinden çıktığı topluluğa yabancılaşan bir devşirme kastı temsil ediyor.
Halk, özellikle de Türkmen halkı, kendi kimliğini Saray'da oluşturulan Arap, Acem ve Bizans kırması kimlikte değil, Baba İshak'ta, Yunus Emre'de, Hacı Bektaş'ta, Pir Sultan Abdal'da, Nasrettin Hoca'da, Şeyh Bedrettin'de, Köroğlu'nda, Karaca oğlan'da, Dadaloğlu'nda bulmuş; daha doğrusu bunlar, onun siyasal önderi ve kahramanları, ozanları, mizahçıları, düşünürleri ve insancıl yüzü olarak tarihte yer almışlardır. Oysa Osmanlı egemen aklı Yunus Emre yolunda yürüyenle re, bizzat Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin fetvasıyla düşünüş ve yaşam tarzları "küfür'', cezaları "ölüm" yargısı biçilmiştir. Türkmen deyişinde olduğu gibi halk için Osmanlı; Şalvan şaltak Osmanlı Eğeri kaltak Osmanlı Ekende yok biçende yok Yemede ortak Osmanlı
Her seferinde birbirimize yeniden yeniden anımsatmalıyız ki, günümüzün evrensel değerleri, insanlığın köleliğe, kutsal savaşlara, zorbalığa, keyfiliğe, sömürüye karşı verdiği mücadelelerle oluştu
Reklam
İlginç bir Osmanlı seviciliği ile karşı karşıyayız. Tarih deyince Osmanlı, Osmanlı deyince böbürlenmek geliyor aklımıza. Osmanlı'nın, vakanüvis geleneğini anımsatan bir övünç atmosferiyle anılması yetmezmiş gibi, onların tam tersine ve hiç olmayacak bir şey daha yapılıyor: Vakanüvisleri bile cin çarpmışa döndürecek bir tarih yazımıyla, Osmanlı'dan adeta bir "Türk asr-ı saadeti" yaratılmaya çalışılıyor. Türkmen halk ve Türkmen beyliklerini boyun eğdiren, onla ra zulmeden Osmanlı üzerinden Türkçülük inşa ediliyor. Kabul etmek zorundayız ki Osmanlı devletinin yıkılması, diğer tüm imparatorlukların yıkılması gibi hem tarihsel olarak kaçınılmaz hem de "evrensel tarih açısından olumlu bir olgu dur. "02) Çünkü 20. yüzyıl imparatorlukların tarihsel olarak ömrünü bitirdiği bir çağın ifadesiydi. Ancak bu yıkılış egemen Türkislamcılık nezdinde hep bir "felaket" olarak algılanageldi. Öyle ki; "Cumhuriyet kuşakları bile, Osmanlı devletinde Türk unsurunun yerini ve işlevini kavrayamadan, Viyana kapılarına kadar giden Kanuni'yle övündü durdu. "03) Bugün bize "milli geçmişimiz" diye öğretilen Osmanlı, ger çekte kozmopolit bir devleti ifade etmektedir. Kuşkusuz milli olmak tek başına bir erdem değil. Üstelik Osmanlı'nın gayri milli niteliği de, milletlerin henüz oluşmadığı bir zamanda kendi başına kötü veya iyi bir meziyet değil. Ancak Osmanlı üzerinden bunca çok "milli" böbürlenmeye gidildiği günümüz koşullarında, Osmanlı'nın gayri milli niteliğinin altını çizmek de zorunlu.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.