Feodal Avrupa'dan Rönesans'a

Özel Hayatın Tarihi 2

Georges Duby

Özel Hayatın Tarihi 2 Posts

You can find Özel Hayatın Tarihi 2 books, Özel Hayatın Tarihi 2 quotes and quotes, Özel Hayatın Tarihi 2 authors, Özel Hayatın Tarihi 2 reviews and reviews on 1000Kitap.
Kimse hastanede kıvranmak istemez
Hastanenin her şeyden önce yoksullara yöneldiği bu dünyada varlıklı hastalar evlerinde kalırlar. Evlerinde yatar, evlerinde acı çeker, evlerinde can çekişir, evlerinde ölürler. Acı çekmek ve acı çekildiğini görmek, ölmek ve ölümü görmek, özel deneyimlerdir; ailelerin büyüklüğü, sağlığın zayıflığı ve bakımın genelde yetersizliği, bu deneyimlerin sayısını arttırır.
Özel hayatın çekirdeği aynı zamanda kalbin de beşiğidir. Dışarıda kayıtsızlıkla karşılanan kimi durumlar, burada daha kişisel ve bağımlı biçimde, duyguyla, hatta tutkuyla yaşanır. Duyarlılıklar burada biçimlenir. Yazışmalarda sık sık ele alınan konulardan biri, sevilen kişilerin yokluğu ve bunun yaşattığı üzüntüdür. Daha on bir yaşında olan Michele Yerini, o sırada Pisa' da bulunan babasına defalarca söyler: postadaki en ufak bir gecikme, bilhassa bir hastalıktan korktuklarında, kendisini de, bütün aileyi de endişelendirmektedir. Zaten, mektuplar bir yana, "yokluğun benim için gerçek bir ıstırap" der ve bu duyarlı, erken gelişmiş küçücük ruhun itirafı inandırıcı gelir kulağa.
Reklam
671 syf.
·
Not rated
Özel Hayatın Tarihi Cilt II
Bu ciltte Ortaçağdan başlayıp erken Rönesans'a kadar olan dönem konu ediliyor. Feodalitenin özel hayatı nasıl etkilediği ilk bölümün konusu. Özünde bölümler dönüp dolaşıp aynı konuları işliyor. Fakat dönemler ve bunların o dönemin anlayışına göre yorumlanışı farklı olan. Yine toplumsal sınıflara göre mimari düzenleri ve yaşayış biçimleri ele
Özel Hayatın Tarihi 2
Özel Hayatın Tarihi 2Georges Duby · Yapı Kredi Yayınları · 200615 okunma
XIII.-XVI. yüz­yıllar arasında Caskonya'dan Baltık Denizi'ne ve Orta Avru­pa'ya, bira ve şarap tüketimindeki hissedilir artış gibi gösterge­lere bakılırsa, büyük veba salgınından kurtulanlar ve torunları, hiç değilse belirli bölgelerde daha iyi maddi hayat şartlarından yararlanmışlardır. İnşaatlarda ödenen gerçek ücretler, hastane­lerde yatan hastaların günlük yemekleri, XV. yy ortasında Arles'da L. Stouff tarafından incelenen kalori bakımından den­geli beslenme, bütçelerin eskisi kadar kısıtlı olmadığı ve yiye­ceklerin besin değerine daha fazla özen gösterildiği izlenimini uyandırır; bu genel izlenim, sakatların, dilencilerin toplandıkla­rı ara sokakları, boş arazilerde ve aşırı kalabalık kentlerde kol gezen sefaleti, silahlı baskınların ve milislerin kurbanlarını, en iyi beslenen kesimin bile salgın hastalıklara direnemediğini unutturmamalıdır. Till Eulenspiegel gibi birçokları için iyi ye­mek, eksikliği zengin mutfaklarının kokusuyla doldurulan ke­sintili bir gerçekliktir; Düşler Ülkesi, her şeyin yendiği, doyurul­mamış hazların hayali alanıdır; ancak Rabelais'nin alemleri, te­sadüfi de olsalar bütün sosyal grupların paylaştığı sosyalleşme törenlerini yücelten bir geleneğin içinde yer alır. Bedenin doğal işlevlerinden yeme ve içme, ister evde olsun, ister handa, başka­larıyla yapılan bir şeydir; aynı testiden içmek, arada nezaketin kurulması için yeterlidir: Önce kim içecektir? Emmanuel Le Roy Ladurie "sıkışıklık kültürü"nden söz eder
Aynalar. Otoportrenin icadıyla resme insan muammasının fazladan bir boyutu katılmış oldu. Tıpkı kilit taşını yontan ustalar gibi, yüzlerini tanıtma dürtüsüne kapılrruş sayısız ressam vardır; önceleri, resmettikleri dindar toplulukların ve kalabalıkların ara­sına süzüldüler: Sir John Donne için yapılan altar panosunda bir sütunun arkasındaki meraklı Hans Memling; görüştüğü nüfuzlu Floransalıların kibirli tavrına bürünmüş Botticelli. Daha sonra, ilk defa sipariş vereni saf dışı bırakan güçlü akımın etkisiyle ressam­lar tek başlarına kendi portrelerini çizdiler. Bir otoportrenin seyir­ci üzerindeki etkisi ressamın kendisiyle ilişkisinin, şeffaflık alanı­na aynayı katmasından kaynaklanır; otoportre, bir bakış ve bir­ kaç işaretle kendine ilişkin bir romanın taslağını oluşturur. Alman düşünce tarihindeki uzun tıpatıp benzerler (Doppel­ganger) dizisini başlatan Albrecht Dürer kendi portresini en az sekiz kere çizmiş, henüz on dört yaşındayken ayna karşısında kendini sorgulamaya girişmiştir. Dürer'in üç yağlıboya otoportresi, Ortaçağ sonu ve Röne­sans'ta içe bakışın tarihinde temeltaşlarıdır, mahremiyete üç ba­kış, ruhsal bir yolculuğun üç anı.
Reklam
60 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.