Kadıköy içiyor. Kaybettiğini sanıp kazandıklarının şerefine ve kazandığını sanıp kaybettiklerinin şerefine. Hayat kendi otobanında gidiyor ve Kadıköy içiyor. Çünkü Kadıköy ün yolları sanıldığının aksine Bizans 'a bağlıdır. Ve Bizans' tan akan şarap, su yolunu bulur misali Kadıköy'e sızmıştır. Entrika orada kalmıştır, şarap burada. Onun için soldan kalkar Kadıköy'ün bütün sabahları. Aksilik anlamında değil, güzellik manasında yapar bunu.
Bizse bin yıllık taşların özlediği bir doğaydık. Hem herkestik hem hiç kimse. Akıl mı delilikten, delilik mi akıldan çıkar, bilmeyendik. Çok da ilgilenmedik. Arayana sözüm çok. Ama bulamayana sözüm yok.
Bir defasında mutluluktan tutuklanmıştım.ama boş bulundular kaçtım. Ve tek bir laf vardı aklımda:'özgür olduğunda Marmara, görüşürüz bir ara.' siyaha gidiyorken herşey;tüm kentler, tüm varsıllar,tüm yoksullar, tüm yok satanlar, anlaşılmayanlar, yanlışlar ve tüm kediler, tüm penisler, vajinalar, atılan her bombaya siyahça saydıranlar, özgürlüğüne sahip çıkan bütün şehir kahramanları, bizdensiniz :siyah kir götürmez. Siyaha gidiyor her şey... Ve tek laf aklımda 'özgür olduğunda Marmara, görüşürüz bir ara.'
Çünkü en sonunda, tenler merak edilir, evet o ten tanrıları ki sayısızlarmış, öyle diyor Cortazar, "ve dünyadan geçer gibi bedenden geçen" bir Octivia Paz varki "korkunç seviyorum gövdeni" diyen İlhan Berk'le tavlada oynar, rakıda içer.