Özgürlük Arayışları

Murray N. Rothbard

Özgürlük Arayışları Posts

You can find Özgürlük Arayışları books, Özgürlük Arayışları quotes and quotes, Özgürlük Arayışları authors, Özgürlük Arayışları reviews and reviews on 1000Kitap.
Sovyetlerde Bilim
Şunu fark etmek önemlidir: Sovyet veya Nazi liderlerinin gerçeği aramaya çalışan bilimi önlemeye veya onu baltalamaya çalışmaları, bilhassa kötü kişiler olmalarından değil; bu tür eylemlerin devletçilik ve merkezi planlamanın doğasına has oluşundan kaynaklanmaktadır. Bu sistemde güç, gücün yükselişi, güç sahiple- rinin ideolojilerinin yükselişi...
Sovyetlerde Bilim
"Planlanmış bilim" sözü kulağa etkileyici gelebilir; ama aslında bu, hiçbir bilim insanının kendi yaratıcı fikirlerinin peşinden gidemediği, yasaklar konulmuş bilim demektir. Son zamanlarda Sovyet bilim dünyasının sözde şanını ve Birleşik Devletler'in Sputnik gibi kerametlere yetişmesi gerektiğini çok duyar olduk. Peki Sovyet bilim dünyasının sicili gerçekte nasıldır? Profesör Baker, kayıtları inceleyerek gösteriyor ki, Sovyetler Birliği'nin ilk dönemlerinde, devrim öncesinden gelen bilim insanlarının başarıyla devam etmesinin sırrı büyük ölçüde bilimin henüz devlet planlaması altına girmemiş olmasıydı. Bu durum 1932'deki İkinci Beş Yıllık Plan sonrasında değişti. Bu plan, pek çok geniş meseleyi araştırmaya açtı ama böyle bir planın doğası gereği, çoğu önemli alan gerekli ajandanın dışında kalmıştı. Biyolojinin devrimci olmayan herhangi bir dalını ele alın, planın uygulandığı yıllarda Sovyetler dışından yapılmış öne çıkan keşiflerin hepsine bakın, o konuların araştırmadan hariç tutulmuş olduğunu görmeniz kuvvetle muhtemeldir. Örneğin; hormonlar ve genetik çalışmalar. Lysenko tartışması, devlet gücünün Sovyet Rusya'da genetik biliminin kökünü kazıması, Sovyet yöneticilerinin ideolojik efsanelerine uydurulması amacıyla gerçekleri zorla çarpıtması gibi gerçekler aslında herkesin bildiği ancak üzerinde neredeyse hiç durulmayan gerçekler.
Reklam
O.E. Buckley'nin Bell Telephone Laboratuvarları başkanıyken belirttiği üzere: "Bilimsel gayreti kırmanın mutlak tek bir yolu varsa o da, direkt olarak tepeden denetleme yapmaya kalkışmaktır. Endüstriyel araştırmanın başarılı tüm yöneticileri bunu bilirler ve tecrübeyle sabittir ki bir bilimsel araştırma yöneticisinin yapmaması gereken tek şey onu yönlendirmektir."
Bilimsel araştırmaların devlet tarafından yürütülmesinin, içinde yaşadığımız teknoloji çağının bir gerekliliği olduğu, çünkü önemli buluşların sadece planlı, güdümlü, geniş çaplı bir "takım çalışmasıyla ortaya çıkabileceği veya geliştirilebileceği yönünde bir efsane ortaya çıktı. ...Yirminci yüzyılın en önemli altmış bir icadını (nükleer enerji hariç, onu aşağıda tartışacağız) ele alan Jewkes ve arkadaşları, bunların yarısından çoğunun, bireysel mucitlerin kendi çabalarıyla ve kısıtlı imkânlarıyla ortaya çıkarıldığı sonucuna vardılar. Bu kategoride yer alan bazı buluşlar şu şekilde: Klima, otomatik vites, bakalit, tükenmez kalem, petrolün katalitik ayrılması, selofan, pamuk toplama makinesi, kiklotron, gazın dondurul- ması, elektron mikroskobu, döner pusula, helikopter, insülin, jet motoru, kodachrome, manyetik kâğıt, penisilin, polaroid kamera, radyo, emniyetli tıraş makinesi, titanyum ve fermuar.
"Bilimsel araştırmalarda devlet kontrolü, araştırmacıların topluma önemli katkılarda bulunmak için tam da ihtiyaç duydukları yönlerini zedeler. Zira devlet kontrolü, araştırmalara katı çizgiler çekilmesi anlamına gelir ve bu çizgiler bilim insanlarının değişken özellikler taşıyan ihtiyaçlarına uyum sağlamayabilir. Elbette endüstri kendi ihtiyaçlarını belirlemek konusunda en yetkili mercidir. Ve ne yazık ki özel teşebbüs sisteminin rekabeti içinde araştırmaların öznesi ve nesnesini dayatan yer devlet olduğunda, araştırma dünyasıyla endüstri arasındaki ortaklık anlamını yitirmektedir."
"İlerici(!)" Eğitim 4
Özetlemek gerekirse; devlete düşen rol, bilim insanlarının tedariği ve yetiştirilmesine kendisinin vurduğu ketleri kaldırmakla yetinmektir. Federal hükümet, askeriye için çalışan bilim insanlarına serbest piyasadakinden düşük maaşlar ödemekten vazgeçebilir ve bilim insanlarının üzerlerindeki gereksiz özgürlük kısıtlamalarını kaldırabilir; eyaletler ve yerel yönetimler de, "ilerici" eğitim sistemini gerçekçi bir eğitim sistemine dönüştürerek, devam mecburiyeti kanunlarını gevşeterek veya kaldırarak, öğretmenlere tekdüze maaş sistemini liyakate göre ödeme ile değiştirerek, fen bilgisi hocalarına görece daha yüksek maaşlar vererek ve eğitim bilimci metodolojiyle yetişmemiş öğretmenlerin tedariği konusundaki kısıtlamaları kaldırarak, devlet okullarındaki eğitim sistemini elden geçirebilir.
Reklam
"İlerici(!)" Eğitim 3
Gençliği usulünce eğitebilmek için ihtiyacımız olan, fakat layık oldukları teşviklerden mahrum bırakılan, bürokrasinin ve memuriyetin gereksiz formalitelerinden ve "ilerici" eğitimin abesliklerinden yorulan işinin erbabı öğretmenler, daha iyi kazançlar sağlayabilecekleri başka alanlara yönelirler. Bu bilhassa işini iyi yapan fen bilimleri öğretmenleri için geçerli zira sanayi de devlet de diğer öğretmenlere kıyasla eskiden fen bilimlerinde öğretmenlik yapmış kimselere daha fazla iş imkânı sunuyor. Devlet okulları bu yüzden, (1) mesleğinde iyi olan öğretmenlere diğerlerinden daha fazla ücret vermeli; (2) fen bilgisi öğretmenlerine, onları başka sektörlere kaptırmamak için, diğer öğretmenlerden daha fazla ücret vermeli. Özetle; NEA (Ulusal Eğitim Birliği)'in kemikleşmiş bürokratik düzeni ile savaşacak cesarete sahip resmi makamlar ve diğer öğretmen sendikaları, tüm maaşları değil ancak maaşlardaki farklılaşmayı elden geçirmeli. Bu hem yerel hem genel bir mevzu olmakla beraber federal devlet, bu gerekli reformun gerçekleşmesi için eyaletleri kesinlikle daha fazla cesaretlendirmelidir.
"İlerici(!)" Eğitim 2
Devletin kendi okullarını ıslah etme görevinin önemli gerekçeleri vardır. Bir kere, örgün eğitimden faydalanabilmek için fazla ilgisiz veya fütursuz kalan ve bir mesleğe yahut ticarete atılsa daha mutlu olacak olan, eğitilemeyecek gençler problemi var. Eyaletler, devam zorunluluğunun bağlayıcı olduğu azami yaşı düşürmek ve hatta devam zorunluluğu kanununu topyekûn kaldırmak gibi seçenekleri değerlendirmeliler. Bir diğer önemli problem ise öğretmen maaşları konusunda son zamanlarda çıkan yaygaradır. Roger Freeman, tartışma götürmez bir araştırma sonucunda kesin şekilde göstermiştir ki, var olan veya olması muhtemel hiçbir öğretmen açığı söz konusu değildir. Freeman öğretmen maaşlarının kesinlikle yeterli olduğunu da ortaya koymuştur. Ancak, öğretmen sendikalarının tamamen aynı maaş kadrosu ısrarları yüzünden meslekten istifaya zorlanan kaliteli öğretmen açığı mutlaka vardır.
"İlerici(!)" Eğitim
Mevcut eğitim sistemi tüm öğrencileri asgari müşterek seviyesine çekiyor, onları yok sayıyor, ders disiplini yerine safsatalar öğretiyor ve öğrenmeye hevesli olan öğrencilerin dikkatini "demokrasi" adı altında dağıtıp onlara eziyet eden serseri tiplerin "kendilerini ifade etme" alanlarının genişlemesine göz yumuyor. Kim bilir, devlet okullarında egemen olan bu "ilerici" eğitim felsefesi yüzünden, ne kadar gelecek vadeden parlak gencimiz ve hatta müthiş bilim insanımızın geleceği tamamen baltalanmış oldu. (Yeri gelmişken söyleyelim, Ruslar, "ilerici" eğitim saçmalıklarını yıllar önce terk etti ve bu açıdan çok daha üstün bir fen eğitimine sahipler.) Devlet okulları, adı üzerinde, devletin sorumluluğu dâhilindedir, bu yüzden de okullarını “öğrenim yurdu" na dönüştürmek onların görevidir.
3. Spesifik Sorunlar: Sözde Bilim İnsanı Kıtlığı
Eğer piyasada yeterli sayıda bilim insanı olmasaydı, diğer mesleklere göre onların maaşlarında kayda değer bir artış olması gerekirdi. Böyle bir artış yoksa, gerçekten bahsedildiği gibi bir bilim insanı eksikliği var mıdır? Bu soru ancak son zamanlarda, konuya dair belirsiz pek çok spekülasyon yayıldıktan sonra, Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu'ndan [National Bureau of Economic Research] Blank ve Stigler tarafından yürütülen oldukça önemli bir çalışma ile bilimsel olarak ele alındı. Araştırma, son seksen yılda, Birleşik Devletlerideki kimyager ve mühendislerin sayısının, toplam iş gücünün 17 katı genişlediğini ortaya koydu. Çok da kıtlık varmış gibi durmuyor! Ancak daha da önemlisi Blank ve Stigler "kıtlık" fikrinin, fiyat konusu dışında, pek de bir anlam ifade etmediği noktasına vurgu yapıyorlar. Örneğin, bilimsel hizmetlerin fiyatı. Bir kıtlıktan bahsedebilmek için, var olan fiyatlarda bir işe olan talebin onun arzından öyle fazla olması gerekir ki ücretler artış eğilimi göstersin. Ancak, son zamanların ücret oranlarını inceleyen Blank ve Stigler, mühendislerin gelirlerinin 1939'dan beri doktorların, diş hekimlerinin ve avukatların kazançlarına oranla ve fabrikasyon işçilerine kıyasla azaldığını kaydetti. Din adamlarının, eczacıların ve öğretmenlerin bile gelirleri bu dönemde mühendislerle karşılaştırıldığında artış gösterdi. Öyleyse nasıl olur da mühendis yetersizliği olabilir?
61 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.