"İnsanların kalbinde insani duyguların ne kadar az olduğunu ve her yerde iyi, saygın ve aydın olarak bilinen nice insanın kalbinde ne derece kabalığın, acımasızlığın yer aldığını düşünürdü."
Akakiy Akakiyeviç toprağa verildi ve Petersburg onsuz kaldı; sanki bu kentte böyle biri hiç var olmamıştı. Davasına kimsenin sahip çıkmadığı, kimsenin yakınlık göstermediği, bir iğnenin ucuna yerleştirdiği sıradan bir sineği bile alıp mikroskop altında incelemeyi ihmal etmeyen doğa bilimleri uzmanlarının dahi dikkatini çekmeyen bir yaratık, ömrünün son günlerinde de olsa palto biçimine bürünmüş ışıl ışıl bir misafir tarafından ziyaret edilmiş, yoksulluk içinde geçen kasvetli yaşamı bir an için bile olsa renklenmiş, sonra da çarların ve dünyadaki diğer tüm hükümdarların üzerine çöken felaket onun da karşısında belirmiş, yıllarca dairedeki arkadaşlarının acımasız alaylarına sabırla katlanan Akakiy Akakiyeviç bir hiç uğruna bu dünyadan sessizce göçüp gitmişti.
Unvanına gelince (zira bizde her şeyden önce unvan beyan edilir), ebedî unvan danışmanı diye adlandırılan memurlardandı, hani şu bildiğimiz, kendilerini ısıramayacak kimselere yüklenmek gibi övgüye değer alışkanlıklar edinmiş birtakım yazarların
her fırsatta küçümseyerek alay ettiği ve sivri dillerine doladığı şu unvan danışmalarından işte!
DEVLET DAİRELERİNDEN…, fakat hangi daire olduğunu söylemeyelim daha iyi; zira her türlü devlet dairesi, alay, garnizon, yazı işleri, kısacası memur sınıfının her kesimi barut gibi; dünyada onlardan daha öfkelisi yok!