Modern zamanlarda Avrupa'da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları…
Söylenecek çok şey var doğrusu, lakin böyle bir vahşet karşısında lâl kalıyorı insan.
Yine de bir iki kelime de olsa bu kitap hakkında bir şeyler yazma gereksinimi hissediyorum.
20. Yy’da sözde demokrasinin medeniyetin uygarlığın merkezi Avrupanın göbeğinde insanlık onurunun,tüm ahlaki değerlerin ayaklar altında çiğnendiği bir işgal ve imha, bir insanlık dramı, soykırımı, barbarlığın en üst seviyesi. Özelde Sırpların genelde ise diğer tüm islam karşıtı barbarların kafalarındaki düşüncelerin dışavurumuydu bu vahşet. Ayrıca günümüz Filistin coğrafyasında yaşanan vahşetin bir nüshası gibi. Filisintinde yaşananları en iyi şekilde anlamamızı sağlayacak eser.
Sözde kendini insanlığın hamisi olarak addeden Bm ve türevleri aşağlık kuruluşların geçmiş ve bugünkü vahşetlerdeki ikiyüzlülüğünü bariz bir şekilde görüyoruz.
Eseri okurken bazen nefes almakta, yutkunmakta zorlandım. Yapılan zulüm ve vahşetin mütamadiyen süreceği hissi insanın beynini kalbini dumura uğratıyor. Daha önce okuyan tüm okurseverlerin de aynı duygu ve düşünceleri paylaştığı kanaatindeyim.
Hülasa naçizane bu eserin tüm vicdan sahibi insanlar tarafından kesinlikle ama kesinlikle okunması ve ayrıca okuyan tüm okurların bu eseri tavsiye etmelerini çok gerekli, elzem olduğunu düşünüyorum.
Yüce Allah svt. bu soykırımda, tüm geçmiş ve gelecek ile günümüzde yaşanan çoğu vahşetlerin arkasında izi parmağı olan ceberrut kan emici firavunların müstahakını en sert şekilde versin.
Unutulursun..
Hiç var olmamışsın gibi.
Unutulursun…
bir kuşun ölümü gibi.
Unutulursun…
Terk edilmiş bir kilise gibi.
Unutulursun…
Geçici bir aşk gibi.
Mahmud Derviş
Simdi uyku zamanı
Kaparım gözlerimi
Seninle dalarım rüyalara
Sen de bakışlarınla anneciğim
Örtüver üzerimi
Yaramazlık yaptıysam bugün
Bağışlasın Allahım beni...
Ablam askere ters ters bakti. "Bizi neden serbest bırakmıyorsunuz?" diye sordu.
Yüzünde ansizin siddetli bir tokat patladi. "Suçluların serbest birakildig nerede görülmüs?" dedi gülerek.
"Öyleyse suçumuz ne?" diye sordu Aysa ablam ciliz bir sesle.
"Bak sen," dedi Cetnik alaya bir ses tonuyla. "Dilsiz Balinkura dile gelmis. Suçunuz ne mi? Hem Türksünüz, hem de Müslüman. Bundan daha büyük bir suç mu olur?"
"Biz Türk degil Bosnakiz," dedim.
"Dogru, dinimiz de Islamiyet."
"Evet," dedigim sirada kulagimi bir cinlama, keskin bir ugultu kapladı. Mutfak penceresinin cami tuzla buz oldu.Pencereden dışarı baktim. Incir agacinin ortadan ikiye yarıldığını gördüm. Zineta abla cigliklar atarak sesin geldigi yöne
dogru kostu. Ardindan ben de kostum. Ortalik toz duman ve barut kokular icindeydi. Neredeyse göz gözü görmüyordu. Zineta abla tozun dumanin arasinda kayboldu birden.
Bir süre sonra toz duman dagilinca, kaskat kesilmis bedenimi hic kipirdatamadan, etrafimda olup bitenlere donuk
gözlerimle bakiyordum. Iki masum cocuk, incir agacının üstünde can vermislerdi. Vücutlarindan kopan parçalar, incir ağacının her bir dalında yaylanarak sallanıyordu.
Bugünlerde de yaşantımızda değişen pek bir şey yoktu.
Günlerimiz televizyondaki savaş haberlerini izlemekle geçiyor, sıranın bize gelmesinden endişeleniyorduk. Artık çoğu zaman ölülerimizi bile saymıyorduk. Boşnak halkı olarak savaşta ölenlerimizin arkasından ağlamıyorduk. Savaş buydu demek ki! Anormal olan seyleri nasıl da normalmiş gibi görmeye başlamıştık. Kendimizle, savaşla, kısacası her şeyle alay ediyorduk. Her şey yolundaymış gibi olaylara mizahi bir gözle bakıyor, adeta başka bir direniş sergiliyorduk. Yaşananlar sanki savaş değil de bir masal gibiydi. Direnisin 'bin bir geceye' sığdırıldığı bir masal. Kadınlar her gün makyaj yapıyor, erkekler ise yolunda gitmeyen her sey için fikralar uyduruyorlardı. Her yerde, her şeyde gizli bir direnişimiz vardı.
Evet... Bosna'da başa çıkılması güç sorunlar vardı. Sanki ölüm Boşnaklara kurtuluş gibi gelmeye başlamıştı; ama Sırplar Boşnaklar için ölümü bile zorlaştırmıştı. Boşnak
erkeklerini öldürmeden önce çeşitli iskencelere tabi tutuyorlar, gözlerinin önlerinde kadınlarına tecavüz ediyorlardı.
Kimi zaman da bir tabancayı esir Boşnakların ellerine tutuşturup zorla Rus ruleti oynatıyorlardı.
Evet... Bosna'da basa çıkılması güç sorunlar vardı.Yiyecek yoktu. Kızılhaç’ın ve birtakım yardım kuruluşlarının artıklarıyla geçinmeye çalışıyorduk.