Ne kolay olurdu sadece bize çizilen yoldan yürümek. Kendi yolumuzun güzelliklerini görmek, kendi yolumuzun sonuna odaklanmak... Tıpkı kar taneleri gibi bir yerde karışmayacak mıydık zaten birbirimize? Onlar toprağın üstünde, biz ise altında...
Seninle Güneş'i izlemek;
Doğarken, batarken...
Yüzünde beliren kızılca ışık,
Ruhuma dokunan varlığın.
O sessizlikte bir tek seni hissetmek,
Seni yaşamak,
Seninle, hayatı yaşamak.
Her anı seninle yaşamak,
Senli yaşamak...
Hüznümde sana sığınmak,
Seninle hayal kurmak,
Mutluluğa seninle doymak,
Baharında yeşermek,
Rüzgarınla esmek, dalganda kaybolmak,
Seninle durulmak...
Sende yok olmak,
Seninle var olmak.
Bende seni yaşamak,
Sende beni bulmak,
Sen olmak.
'Ben' olmayı unutup, biz olmak...
Papatya Falı'nı siz okurken nasıl ki bir sonraki sayfayı bilmiyorsunuz, ben de yazarken bilmiyordum. Bir okurun heyecanıyla okudum ve o duygularla sizlere notumu bırakmak istiyorum.
Papatya Falı bir kadının değişim hikayesini konu alıyor. Aslında toplumumuzda kadının olması gerektiği yeri, toplum olarak şiddete bakışımızı ve şiddetin alt edilebilecek kadar zayıf olduğunu yazdım. Aynı zamanda insanın kendine verdiği değerle başlatacağı değişimi ve sonuçlarını sizlere anekdotlarla aktarmak istedim.
Kitabımı yazmaya başladığımda sonunda geleceğim nokta ve değişimin başlayacağı bölüm dışında hiçbir şey bilmiyordum. Ana karakterin ismi, olaylar, karakterler bir heyecanla yold kurgulandı. Her biri anlık duygularla şekillendi. Bu heyecanı okurken de yaşayacağınıza eminim.
Papatya Falı aslında gerçek bir yaşam hikayesinin karakterdeki farklı yansımalarıyla yazılışı. Kendi duygu ve gözlemlerimin kalemde şekillenmiş hali. Ben keyifle yazdım, keyifle okumanızı diliyorum. Sevgilerimle...