Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Resmi İdeolojinin Eleştirisine Giriş

Paradigmanın İflası

Fikret Başkaya

Paradigmanın İflası Gönderileri

Paradigmanın İflası kitaplarını, Paradigmanın İflası sözleri ve alıntılarını, Paradigmanın İflası yazarlarını, Paradigmanın İflası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
O halde halkın çıkarlarının "nerede ve nasıl"nı bilen bürokratik aydınlar, iktidarı ele geçirerek kestirme çözümler dayatacaklardı. 27 Mayıs darbesini yüceltmeleri ve söz konusu darbenin sınıfsal bir tahliline yanaşmamaları ilginçtir. 1960' ların "sosyalist"leri arasında Stalinizme bağlılıklarını sürdüren prosovyetik dar bir kesim dışındakilerin ufukta "sosyalizm görünmeyince", sermaye ve devletle olan ilişkilerini gözden geçirip, bir "durum değerlendirmesi" yaparak ortalıktan çekilmeleri, asıl niyetin başka olduğunun bir göstergesidir ...
Ürettikleri yalanla yaşamayı "aydınlanma" sandılar. Resmi ideolojinin üreticisi ve yayıcısı olarak da her zaman hakettikleri hediyelere kavuştular...
Reklam
"Hakim ideoloji hakim sınıfın ideolojisidir," diyor kitap. Osmanlı ülkesinde hakim sınıf , Fransız veya İngiliz burjuvazisi. Sarayın direnişi azaldıkça kapitalizm taarruzunu yoğunlaştırır: Keşişler, mektepler, mürebbiyeler, mason locaları... Osmanlı Bankası, nişanlar, sefaret baloları ve Beyoğlu'nu zevk panayırı­na çeviren şuh aktrisler. Cemil Meriç bir başka yerde de şun­ları yazıyor: "Avrupa silahları ve teknolojisiyle birlikte Avrupa fikirleri de ithal edildi. Bunlar da sosyal ve siyasi düzenin en az ötekiler kadar tahripçisiydiler."
Türkiye"de güzideler sınıfı, halka ait ne varsa bayağı, adi, amiyane görür, bundan dolayıdır ki halka "avam" adını verirdi. "Avam, hevamdan farksızdır" diyerek, halkı hayvanlar derece­sine indirirdi. Kendi kendine "havas revanım" unvanını veren bu zümre, hiç avama kıymet verebilir mi?"
Artık iki yüzyıldır dayatılan (asrileşme, muasırlaşma, batılılaşma, çağdaşlaşma, kalkınma, çağ atlama) ve her seferinde yeni bir şeymiş gibi sunulan paradigmanın iflas ettiği­ni kabullenmeliyiz. Bir şeyi daha kabullenmeliyiz ki, söz konusu paradigmanın dışına çıkmadıkça gerçekten eşitlikçi, demokratik, gönençli, kendi ayakları üzerinde durabilen bir toplumsal düzen oluşturmamız mümkün olmayacaktır.
Türkiye'nin son elli-atmış yılda belirli bir mesafe kay­dettiği kesindir. Bu zaman zarfında yerinde sayan hiçbir toplum yoktur. Böyle bir şey zaten eşyanın tabiatına da aykırıdır. Önem­li olan ülkenin kapitalist Dünya sistemi içindeki konumunun ne olduğu, ne yönde, nasıl ve ne kadar değiştiğidir. Üstelik her değişmeyi "ilerleme"yle, her büyümeyi de "kalkınma"yla özdeş saymak sakıncalıdır. Eğer bir anlam ifade ediyorsa; 1987 veri­lerine göre Türkiye nüfusunun %40'nın (21 milyon) yıllık geliri 355 dolardı! Karşılaştırmanın anlamlı olabilmesi için, "geriye" değil "etrafa" bakmak gerekir. Bir toplumsal formasyonun başarısı düne göre bugün neye sahip olduğuyla değil; fakat karşı karşıya olduğu sorunları çözebilme yeteneğiyle ölçülür.
Reklam
Bu hadım edilmiş idrakle, bu ‘izinli’ hürriyetle kalkınmak mümkün mü? Cemil Meriç
Her sınıflı toplumda iktidardaki sınıflar sömürüyü gizlemek, sömürü ve baskıyı meşrulaştırmak, mevcut düzenin değişmezliğini kabullendirmek amacıyla efsaneler, hurafeler üretirler. Kurulu düzenin devamı, ideolojik bulanıklığın sürdürülmesine, hurafelerin egemen kılınmasına bağlıdır.
1.345 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.