Sağlam bir gerekçeniz olmadığı halde bulunduğunuz ortamın riskli olduğuna inandığınızda, başka insanların duygularına kapılmanız, kapalı bir ortamda soğuk algınlığına yakalanmanız kadar kolay olacaktır.
İnsanlar başarıya çok çabuk ulaştıklarında tamamen rastlantısal olan olaylara etki edebilecekleri duygusuna kapılır. Elde ettikleri başarıyı şans gibi soyut bir kavrama yormak yerine kendilerini koruyucu bir melek gibi gözeten “talih”lerine inanmaya başlarlar.
Araştırmalar, bir bardağın içindeki suyun yarısı boşaltıldığında insanların %69 unun bardağı artık “yarı yarıya boş” olarak algılamaya başladığını göstermiştir. Aynı bardak boşken yarısına kadar su ile doldurulduğunda ise insanların %88’i bardağı “yarı yarıya dolu” olarak gördüklerini söylemeye başlamıştır.
Bardağın boyutu ve suyun miktarında bir değişiklik olmamasına rağmen ilişkiler örgüsünde yaşanan basit bir farklılık beraberinde her şeyi değiştirir.
Size başarı şansınızın 6’da 1 olduğu söylendiğinde risk almaya eğilimli iken bu oran %16 olduğu söylendiğinde durakladığınızı göreceksiniz. Hele ki başarısızlığa uğrama şansınızın %84 olduğunu öğrendiğinizde elinizi dahi sürmeyeceksiniz.
Benzetmelerin duygulara hitap etme gücü, bilginin pasif bir biçimde ve olduğu gibi kabul edilmemesi gerektiğini; aksine onu farklı açılardan değerlendirme yoluna gidilmesinin daha doğru olacağını açıkça gösterir.
Belleğiniz yalnızca hatıralarınızdan oluşmaz. Burası yeniden kurgulamalarının yapıldığı yerdir aynı zamanda. Bu da tecrübelerinizden neden yeterince ders almadığınızı gayet iyi açıklar. Geçmişe ait anılarınız büyük ölçüde içinde bulunduğunuz durum tarafından şekillendirilir.
Beyninizin nasıl çalıştığını öğrendikçe mutluluğunuz da; ne kadar satın alabileceğinizi keşfetmeye değil, ne kadar kendiniz olabildiğinize dayanmaya başlayacaktır.