...''Ve bundan sonra her sabah uyandığında ne işe yaradığını
sor kendi kendine! Acaba şimdi, tam da şu anda
ölsen ne olurdu? Mesela ne kaybederdi dünya senin
yokluğunla? Hangi iş aksardı, kaç kişinin canı yanardı?
İnsanlar senden sonra seni ne şekilde anardı?..Eğer
gitmenle kalman arasında herhangi bir fark yoksa ve
yarın da değişen bir şey olmayacaksa nedir senin var
olmandaki amaç? Öyleyse sadece aldığın oksijenin
değil, senin için tutulacak yasın da hakkını vermelisin!
Kendin olmaktan korkma o zaman çünkü bu korkundur
hep seni sıradan yapan…
Emekler beş para bugün sizin kantarınızda, kıç sallamalara ise paha biçilemez o kalın kafalarınızda...Aklın alıyor mu ey Mavi kafa birisinin çıkıp da sana faizle para sattığını ve senin de gidip ondan bunu güle oynaya aldığını?Bununla da yetinmeyip kredi boyasıyla seni renkten renge soktuğunu... Nasıl da kandırıldın ey küfrederek maviye boyadığım ahmak?
İnsan , uyanmalarını sayarak yaşar hayatını. Herkes başkalarının belirlediği takvime göre tüketir kendisine verilen ömür denilen tek kullanımlık bu eğlenceyi.
Bir duvar nasıl bu derece kör ederdi insanı?Bu nasıl bir boyaydı ki çarşıdan pazardan filelerle getirdiklerini çocuklarıyla tıkına tıkına yiyordu da insan,bir duvarla ayrılan yan komşusunun aç uyumasını görmezden gelebiliyordu?Ve acıydı yine; dünyanın bir yarısının açlıkla mücadele etmesi.Dağıtmadan yaşıyor, utanmıyordu insan;bunu ciddi ciddi başarıyordu ve de!Biriktirmekle bir ömür geçirip sonra da ölmek, akşama kadar kumdan kale yapıp sonra da dağılmaya benzemiyor muydu deniz kıyısından?