“Gürültü dediğimiz boş ve anlamsız sesler ise çoğunlukla büyümüş insanların eseridir. İçimdeki umudu çocuk seslerine emanet ederek apartmana yaklaştım.”
…
“Artık ömrü nihayete erebilirdi. Gerektiği kadar ağlamış, gerektiği kadar gülmüş, kavgayı da kahramanlığı da tatmıştı. Şimdi gelmesi gereken tek bir şey vardı: ölüm. Mis gibi bir çay koydu bardağa, o eski plağı yerleştirdi pikaba…”
----
“… Olaylı bir ölümdü belli ki. En çok duyduğum. Kestane ağacından yapılma evin su alan damından demir çubuklu çitlere düşüp orada kaldığıydı. Gözüm acıyı canlandırmak ister. Kimi zaman babamı o çaresizlikte cansız haliyle hayal ederim.”
Bir zamana ait olmayan, öğrenilmiş duyguların köşesindeki insanların öyküleri..