Üzerimize saldıran havayı kanadımızın kenarıyla, eldivenimizle, kısılan gözlerimizle kesip dilimliyoruz. Uçmak bu işte.Kendinizi mutlu mutlu göğün bir yanından bir yanına atmak, o tanıdık dünyayı her türlü açıdan görmek, ya da görmemek.
Bir amaç arıyor, başkasını buluyoruz.Gözle görüleni arıyor, bulabilmek için kusursuzluğun cilalı anısına sarılıyoruz, gökyüzünde on, yüz, bin saat gezdikten sonra da bambaşka bir kusursuzluk keşfediyoruz.
Neşe denilen şey güneşi ister, sabahın erken saatlerini ister.Neşe sevinçle birlikte hareket eder ancak gökyüzündeyken bulunabilen, kazanabilen özgürlüğe bayılır.İnsan hareket etmeyi sürdürdüğü sürece, o yükseltiden aşağıya düşmeye imkan yoktur.