Bekledik ve düşündük ve kuşku duyduk ve nefret ettik.
Neler hissediyorsun?
Hepsinden baskın olan duygu, öfke. Olduğumuzdan farklı olamadığımız için kendimizden nefret ediyoruz. Daha iyi olamadığımız için.
Öfke duyuyoruz.
Duyguların takip edilmesi gerekir. Bir ideolog ya da şehvet düşkünü de olsan, seni uyaran şeyleri vaat edilen diyarların yol tabelası kabul edip onları izlersin ama öyle bir şey değillerdir. Geçmişe seyrüsefer etmene neden olan kayalardır onlar; sürtünerek yanlarından geçerken her bir yaralarını biraz daha açar ve ufukta onlardan daima bir sürü vardır. Bilmene rağmen bu gerçekle yüzleşemezsin, böylece içgüdüsel olarak yalan olduğunu anladığın zırvalara inanır, bunları kendine ve başkalarına tekrarlarsın; bunu yeterince sık ve yeterince hararetli yaparsan en sık ve en tutkulu şekilde yalan söyleyenlere biçtiğimiz tanrısal statüye kendinin de ereceğini düşünürsün.
Ama hiç eremezsin o statüye ve ersen bile değerini idrak edemezsin. Kimsenin artık kahramanlara inanmadığını anlayıverirsin. Onların bize gerçekten ihtiyacımız olan şeylerden uzak tutmak istediğini biliriz.
Belki de iyi bir şeydir bu. Belki nihayet durumumuzla temasa geçmişizdir. Nihayetinde kaçınılmaz olarak yapayalnız öleceğimiz korkunç bir şey ama yapayalnız yaşamaktan daha korkunç değil.
Belki de iyi bir şeydir bu. Belki nihayet durumumuzla temasa geçmişizdir. Nihayetinde kaçınılmaz olarak yapayalnız öleceğimiz korkunç bir şey ama yapayalnız yaşamaktan daha korkunç değil...
Antikahraman denince aklıma gelicek olan ilk isim, Bruce Robertson'dır artık. Bir o kadar kötü, bencil, narsist, düşüncesiz ve gerçekten pislik olan Bruce'un içten içe sevgiye aç olması. Aslında Bruce'un etrafındaki her şeye bu kadar kin ve nefret dolu oluşunun; aile içi şiddet, toplumun ona karşı olan tavrı, sevilmemesi, sevmeyi bilmemesi, dışlanması, ne yaparsa yapsın takdir edilmemesi gibi etkenlerin kendisine trvama yaratmış. Tabi ki bu etkenler Bruce'un bu kadar kötü ve bencil olmasını gerektirmez fakat mental açıdan da çok zarar görmüş bir adam. Yazar, karakterin geçmişine ışık tuttukça ister istemez yer yer Bruce'u haklı bulduğunuz zamanlar oluyor. Ama bu Bruce'un bir antikahraman olduğu gerçeğini değiştirmez. Bruce, kendince iyi bir insan olmak için çok çabaladı fakat bir okur olarak yeterince çabaladığını düşünmüyorum. Okurken yer yer eğlendiğim yer yer tiksindiğim çok şey oldu, ana karakterimiz insanların tekerine çomak sokan, kaostan beslenen, seks ve uyuşturucu bağımlısı olan ayrıca ırkçı bir adam. Buna rağmen karaktere karşı bir empati besledim ve üzüldüm. Yalnız yaşamaktansa ölmeyi tercih etmesi de bir hayli dokunaklıydı. Bence okunabilir bir kitap ve yazarın kalemi çok akıcı ayrıca eğlendiren ve düşündüren bir mizahı da var. Sadece bazı okurları çekmek için kullandığı smut stuff'lar rahatsız edici, argo kelimeler de fazlasıyla var fakat karakterin yaşantısına bakarsak olmasına şaşmamalı. Irvıne Welsh, bende biraz travma yarattın, teşekkürler.
Bekledik ve düşündük ve kuşku duyduk ve nefret ettik. "Neler hissediyorsun?" Hepsinde baskın olan duygu öfke. Olduğumuzdan farklı biri olamadığımız için kendimizden nefret ediyoruz. Daha iyi olamadığımız için. Öfke duyuyoruz.
Kötü bir adam düşünün; eroinman, alkolik, seks bağımlısı, zorba, kaba ve ırkçı. Bütün bu olumsuz özelliklere haiz birine toplumda belki rastlayabilirisiniz fakat, bu adam toplum düzeninden sorumlu bir polis memuruysa eğer? Durumun vehametini belki tahmin edebilirsiniz. Belki de böyle insanlar, sadece romanlarda, filmlerde vardır ve sonunda iyiler kazanır. Bu romandaki bütün suçları, bütün günahları doğrudan bunları işleyenin kendi anlatımıyla yani bu kokuşmuş polisimizin ağzıyla dinliyoruz; neler yapıyor neler...
Romanın yazılma amacı; Welsh'in toplumdaki aykırı insanları betimleyerek, okuyucuya buradaki insanların iç dünyalarını yansıtma isteği ve böylelikle bu insanlara karşı toplumda oluşan önyargıları budama talebidir. Irvine Welsh'in bütün romanları bu doğrultudadır. 'Pislik' romanında da toplum için oldukça tehlikeli olan roman karakterimizin çocukluğuna da gidiliyor. Tahmin edileceği üzere kişinin kötü karakterliliği, çocukluk dönemlerinde yaşanan ağır travmalardan kalan bir miras. Romanda okuyucu, bu adamın akla hayale sığmaz, kabul edilemez suçlarını okuduktan sonra, iyiden iyiye nefret eder olduktan sonra, adamın çocukluk hikayesini okuyunca aynı okuyucu, duruma illa ki farklı bir açıdan bakacaktır.
Romanda argo kelimeler, küfürler çok yoğun olsa da kanımca başarılı bir romandır.
İyi okumalar...
Babanın kafanın içinde yankılanarak seni yemeye zorlayan sesini şimdi de duyabiliyor musun? ... Annen ağlıyor. Duyuyor musun bu sesleri? Duyman gerek. ... Duyuyor olman gerek, çünkü aklından hiç çıkmadıklarını biliyorum. ...