“Ama kuşlar, biraz daha farklı..
Duruşta miskinlik, harekette kavga..
Bu dünya çok pürüzlü, gönlün istediği sadelikten, tatlı sükûnet ve verimli mutluluktan çok uzakta…“
…İnanmayın o propagandalara evlâdım. İnsanı bir kaşık suda boğacak olanlar insancı kesilmişler! Düşmanın propagandasıdır bunlar. Bizden insancısı ve insanlıkçısı yoktur.
Biz anneler, çiçeklerle karşıladık kocalarımızı
Her akşam, arzuları tükenmemiş gün kaçarken
Kavgalarından ölüm sofralarımız açıldı
Sofralar, ömür boyu serilip dürülen
Çocuklarımız vardı yalnız avunduran bizi
Göğsümüzde tutup tutup ısındığımız
Daha ilk ayında bütünlenen mevsim
Gibi gençliğimiz sona erdi
Saçlarımız koyulaşmadan ağardı
Çiğnemeden mutluluğu döküldü dişlerimiz"
İnsan, ne kadar zayıftır. Ne de çabuk pörsür. Ne de çabuk kırılır. Ama Tanrı isterse, o, çelikten bir duvar gibi dikilir kötülüklerin önüne. Zümrüdüanka gibi kanatlarıyla parçalar şeytanların ağlarını ve Kafdağı gibi yükselir şer yecüclerin önünde ve her kasabanın yatırı, yardımcısı olur Tanrı Yolunu gerçekleştirenlerin gazâsına.