Faaliyetlerimizin hedefi gerçeğin arayışı olmalıdır, çalışmalarımıza layık tek sonuç budur... Ama bazen gerçek bizi korkutur... Gerçeğin bazen ne kadar acımasız olduğunu da biliriz ve yanılsamanın daha avutucu ve hatta daha cesaretlendirici olup olmadığını merak ederiz, çünkü yanılsama bize güven verir... Çoğumuz işte bu yüzden gerçekten korkarız;
"Ele alınması gereken tek soru"-"Bir manifoldun temel grubunun etkisiz eleman olması ancak bu manifoldun üç boyutlu küre ile eş biçimli olmaması mümkün müdür?" sorusu-neredeyse hemen Poincaré sanısı olarak anılmaya başlanmıştır. Poincaré, bir manifoldun temel grubunu, manifolddaki birbirlerine dönüştürülebilen iki ilmeğin aynı kabul edildiği bir noktadaki ilmekler kümesi olarak tanımlamıştı. Etkisiz eleman tek bir noktada kalan ve hiçbir yere gitmeyen ilmektir. Bir ilmek ancak ve ancak bir noktaya büzüşebiliyorsa etkisiz elemana eşdeğerdir. Bu nedenle temel grubun etkisiz eleman olduğunu söylemek, manifold üzerindeki her ilmeğin bir noktaya büzüşebileceğini söylemektir. İlk makalesinde Poincaré bu durumun üç boyutlu küre için geçerli olduğunu söylemişti. Her ilmeğin bir noktaya büzüşebileceği, üç boyutlu küre ile eş biçimli olmayan bir manifoldun mümkün olup olmadığını soruyordu.
Okuldaki matematik deneyimleri nedeniyle travmaya uğrayan birçok kişi, matematiğin en titiz ve en zorlu bilim dalı olduğunu iyi bilir ama aynı zamanda en özgürleştirici ve yaratıcı insan etkinliği olduğunu görebilenlerin sayısı çok azdır.