Polonya'da Bir Kuş Var

Romain Gary (Emile Ajar)

Polonya'da Bir Kuş Var Posts

You can find Polonya'da Bir Kuş Var books, Polonya'da Bir Kuş Var quotes and quotes, Polonya'da Bir Kuş Var authors, Polonya'da Bir Kuş Var reviews and reviews on 1000Kitap.
Teğmen Twardowski kitapçığı cebinden çıkardı ve karıncaların geçtiği yolun üzerine koydu. Ama başka engeller gerekiyordu karıncaları binlerce yıllık yoldan saptırmak için... Kitabın üzerine tırmanıyorlar, acı bir dille, iri siyah harflerle yazılmış AVRUPA EĞİTİMİ sözcüklerinin üstünde kaygısız, acele koşturuyorlar; gülünç denecek kadar küçük çöp parçalarını inatla taşıyorlardı. Onlardan önce milyonlarca karıncanın izlediği, yine milyonlarca karıncanın iz bıraktığı yoldan; onları kendi yollarından zorla ayırmak için, kitaptan başka bir engel gerekiyordu. Bu garip, cefalı ve yorulmaz ırk, kim bilir kaç yıldır böylesine acı çekiyordu ve kim bilir daha kaç bin yıl böylesine acı çektirilecekti? Onlara incecik beller veren ve bu denli ağır yükler yükleyen Tanrı’ın önünde diz çökmek için kim bilir kaç yeni katedral daha yapacaklardı? Neye yarıyordu savaşmak ve dua etmek, umutlanmak ve inanmak?
"Açlıktan, soğuktan, umuttan ve aşktan söz et insanlara...”
Reklam
(…) günışığının bile silmeyi başaramadığı karabasanlar vardır...
İnsan yüreği var olmasaydı yeryüzünde umutsuzluk da olmazdı.
Janek düşünüyordu: 'Yüzyıllar boyunca, bülbüller kim bilir kaç gece böyle ötmüştü? Kim bilir kaç bülbül, güven dolu bir sesle dudaklarında bu sonsuz ve ölümsüz şarkıyla ölmüştü? insanı sarhoş eden sesleriyle verdikleri sözler tutulmadan önce, yalnızlık, kin, tiksinti, acı, soğuk içinde kim bilir kaç tanesi ölecekti daha? Kaç doğum, kaç ölüm olacaktı böyle? Kim bilir kaç dua ve düş, kaç bülbül yitecekti böyle? Kim bilir ne kadar gözyaşı, ne kadar şarkı, kaç ses duyulacaktı gecelerin içinde? Kaç bülbül?'
Birden Janek'e insanların dünyası dev bir çuvaldan başka bir şey değilmiş; bu çuvalın içinde de kör ve düşler kuran kocaman bir patates yığını, çırpınıp duran insanlık varmış gibi geldi.
Reklam
"Ben bütün halkları seviyorum," diye cevapladı Dobranski, "ama hiçbir ulusu sevmiyorum. Ben yurtseverim, milliyetçi değilim." "Farkı ne?" “Yurtseverlik, memleket sevgisidir. Milliyetçilik, öbürlerinden nefret etmek demektir. Ruslardan, Amerikalılardan, hepsinden... Dünyada büyük bir kardeşliğin temeli atılıyor, hiç olmazsa Almanlar bize bunu kazandırıyorlar..."
Sevmek, aç kalmamak ve sıcak bir yer edinmek. Zosia'nın hayattan bekledikleri bunlardı. Ve Zosia, huzur içinde sevmenin, açlıktan ölmemenin, soğuktan donmamanın neden bu kadar zor olduğunu düşünüyordu şimdi. Bu soruya cevap bulmanın, kendi yaşındaki kızların okulda öğrendikleri; dünya yuvarlaktır, dönmektedir, yazım kuralları nelerdir gibi konulardan çok daha önemli olduğunu düşünüyordu.
Umut, insanların yeni acılara dayanması için Tanrı'nın ortaya çıkardığı yüreklendirici bir kurnazlıktan başka bir şey değildi.
469 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.