Kim istemez dudak değmemiş bir pınara dudak dayamayı ruhunu? Kim istemez meleklerle kucaklaşmayı, müjdelenmeyi cennetle? Kim istemez gökyüzünden ilahiler duymayı?
Stuart Mili, ' En büyük kötülük, gerçeğin parçaları arasındaki şiddetli çarpışma değil, gerçeğin yarısının sessiz sedasız ortadan kaldırılmasıdır,' demiyor muydu?
Günlerdir bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor. Yağmur suları şehrin göbeğini göle çevirdi. Sokakların kiri aktı, kalbimizin kiri duruyor. Yağmur suyu yumuşatırmis değdiği yeri. Rahmet! Gelin yıkmayalım, yıkayalım bu şehri!
Bir kitapta okumuştum, bir iş yaparken hep aklıma gelir:
“Bir kilimi üzerinde sevgiliniz gezinecekmiş, bir kaşkolu çocuğunuz boynuna dolayacakmış gibi dokur, bir binayı içinde anneniz oturacakmış gibi yaparsanız; ne o kilim eskir, ne o kaşkol solar, ne o bina yıkılır.”