Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş

Niall Lucy

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş Sözleri ve Alıntıları

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş sözleri ve alıntılarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş kitap alıntılarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Güzel ve iğrençten farklı olan yüce doğada bulunamaz, akılda bulunabilir. Yüce, hem “evrensel olarak geçerli” hem de “çıkardan bağımsız” iken, şeylerin yüce olduğuna hükmedecek analitik süreç, doğal a priori bir koşul değil, kültürel bir başarıdır.
Amerika’nın postmodern dünyada ‘gerçek’ gibi görünebilmesi ola­sılığının en temel kaynağıdır. “Bu evrene çocuksu bir görünüm ve­rilmek istenmesinin nedeni, yetişkinlere özgü ‘gerçek’ ve başka bir evren bulunduğu düşüncesini onaylatma arzusudur. Disneyland bir çocuksuluğun gerçek anlamda her yere hâkim olduğunu gizleyebil­mek için, yetişkinlerin de buraya gelerek çocuklaşmalarına olanak tanımak ve gerçekte çocuk olmadıklarına inandırma amacıyla ku­rulmuş bir evrendir.”
Reklam
Postmodern bir dünyada hiçbir şey merkezi değildir, her şey bir pa­radokstur. Öyleyse edebiyat fikrine kıyasla metin fikri, temelcilik karşıtıdır.
Kitapların yanlış kullanımı sağlıklı öğrenimin ölümü demektir. İnsan­lar okumuş oldukları şeyleri bildiklerini düşünüyor, öğrenmeye zah­met etmiyorlar. Çok fazla okuma sadece gösterişli bir cahil yaratır. Hiçbir çağda günümüzde olduğu kadar çok okuma olmadı ve yine de hiç bundan daha az öğrenme olmadı dünyada; Avrupa’nın hiçbir ülke­sinde Fransa’da olduğu kadar tarih ve gezi kitabı basılmıyor, ama yine de diğer ulusların düşünceleri ve töreleri hakkında hiçbir yerde burada olduğu kadar az bilgi yok. Bunca kitap bizi dünyanın kitabını ihmal et­meye sevk ediyor, halbuki bunca kitabı okusak bile her birimiz sadece kendi sayfamıza bağlı kalıyoruz"
Daha düşük üretim maliyetleri, gazete, dergi, popüler roman ve çizgi roman türlerinde (ve ayrıca edebiyat, felsefe, teoloji, bilim, tarih ve diğer türlerde) ürünleri içeren bir basılı kültürün daha önce hiç olmadığı kadar geniş bir alana yayılması anlamına da geliyor­du. Ancak modernist avangard, bilgi ve sanatın giderek demokra­tikleşmesini, bunun gerçek kültürel gelenekleri değersizleştirdiği ve estetik hayal gücünü öldürdüğü düşüncesiyle hor gördü. Modern endüstriyel toplum ancak horgörüye layıktı, çünkü sanat ve bilginin tahammül edilemez bir şekilde metaya indirgenmesini özendirmiş ve geniş kitlelere modernize bir dağıtımla çabuk kâr getirecek şe­kilde ulaştırılacak görüşler imal etmişti. Modernist entelektüel sı­nıf, pek çok insanın sevdiğinin sadece ucuz roman, beyaz pazen pantalon ve caz müziği olduğu kasvetli bir dünyayı (kitlelerin eleş­tirel beğeniden yoksunluğundan ötürü umutsuzluk duyarak) betim­lemişti.
Diğer bir deyişle, tam da sağlam bir yapı kavramının kendisi bir yanılsa­ma ise, belirli bir tür yazı olarak edebiyata ait ya da edebiyat diye nitelendirilebilecek herhangi bir yapı bulunamaz.
Reklam
Mary Shelley
Şiir, bir uslamlama değildir, yani istencin kararlılığına göre uygulana­cak bir güç değildir. Kimse “ben bir şiir yazacağım” diyemez. En bü­yük şair bile bunu diyemez, çünkü yaratımdaki akıl, değişken bir rüz­gâr gibi görünmez bazı etkilerle geçici bir parlaklığa kavuşabilen sön­mekte olan kömüre benzer; gücü, tıpkı geliştikçe solan ve değişen bir çiçeğin rengi gibi içinden çıkar; doğalarımızın bilinçli bölümleri onun gelişini ve ayrılışını önceden bilemez.
Jean-Jacques Rousseau
"İnsanlar karınca yuvası gibi yerlere doluş­ sunlar diye değil, son noktasına kadar tüm dünyaya yayılsınlar di­ye yaratılmıştır. Yığın halinde daha çok kümelendikçe daha çok yozlaşıp ahlâksızlaşıyorlar"
Mendelson için Pynchon'u bu modernist yazarlardan ayıran özelliğin psikana­lizi “cesurca" reddi olması kayda değer bir noktadır.
Önemli olan metakurmaca ya da postmodemizm olarak adlandırılması değil, “yeni” olarak kabul edilmesiydi. Böyle bir yazının genel anlamını yakalamaya yönelik ilk girişiminde Hassan, 1950’lerin yeni Amerikan romanının “kah­ramanına" dair ayırt edici beş özellik ileri sürer. Bunlar, kahrama­nın (1) İnsani eylemlerin “şans ve absürdlük” tarafından yönetildi­ğini; (2) Hiçbir ahlâki davranış normunun bulunmadığını; (3) Ya­bancılaşmanın insani yaşamın durumu olduğunu; (4) İnsani güdü­lerin “ironi ve çelişki'yle nitelendiğini; (5) İnsani bilginin “sınırlı ve göreli” olduğunu kabul etmesiydi.
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.