“Tüm dünyada siz Majestelerinden
başka dostum var mı ki? Eh biraz da büyücülüğüm var. Ha, bu arada acele et.
Gitmeden önce iki hediyem var sana. Bu, ne yazık ki küçük bir kese altın –
biliyorsun kaledeki tüm hazineler yasal olarak senin hakkındı. Ayrıca şu da çok
işine yarayacak.”
Cüce, Caspian’ın zorlukla görebildiği, ama dokununca bir boru olduğunu
anladığı şeyi uzatıyordu.
“Bu” dedi Doktor Cornelius, “Narnia’nın en değerli ve kutsal hazinesidir.
Gençliğimde bunu bulmak için pek çok tehlikeyi göze alıp pek çok büyü duası
mırıldandım.
''Eğer büyüye inanıyorsan inanmayanı anlaman zordur'' dedi Lucy.
''İnsanların büyü yoluyla bir yerden - bir dünyadan - başka bir yere gittiğini anlatan birçok hikâye yok mudur? Demek istediğim, Binbir Gece Masalları'ndaki bir büyücü cini çağırdığında cin gelmek zorundadır. Biz de aynen onun gibi, gelmek zorundaydık.''
''Evet'' dedi Peter, ''sanırım bunu böylesine tuhaf gösteren şey, hikâyelerde çağıranın daima bizim dünyamızdan biri olması. İnsan cinin nereden geldiğini asla düşünmüyor.''
“Peki. Biz koşmaktan da hoşlanırız” dedi Susan ve tekrar yola çıktılar.
Nihayet, şarkılar söyleyerek, hoplaya hoplaya danslar ederek, müziklerle,
kahkahalarla, kükremelerle, havlamalarla, kişnemelerle yola koyuldular.
Miraz’ın ordusunun kılıçlarını atıp teslim olduğu, Peter’in ordusununsa
ellerinde silahları, derin derin soluyarak, onların etrafını sardığı yere geldiler.
İlk olay, yaşlı kadının Aslan’ın sırtından inip Caspian’a koşması ve ikisinin
kucaklaşmasıydı, çünkü kadın Caspian’ın dadısıydı.
“Saçmaladığın için iki kötü not veriyorum” dedi Bayan Prizzle. “Şimdi—”
Bir kükreme sözünü kesmişti. Sarmaşıklar kıvrılarak sınıfın pencerelerine
tırmandı. Duvarlar pırıltılı, yeşil bir kütleyle kaplandı ve çok yapraklı dallar
tavanı da kaplayıp bir kemer oluşturdu. Bayan Prizzle kendisini ormandaki bir
alanda çimler üzerinde ayakta dururken buldu. Sakinleşmek için masasına
tutunmak istedi ama masasının bir gül ağacına dönüştüğünü gördü. Rüyasında
bile göremeyeceği çılgın insanlar etrafını sarıyordu. Sonra Aslan’ı gördü, bir
çığlık atarak kaçmaya başladı. Onunla beraber çoğu tombul bacaklı ve hantal
kızlardan oluşan sınıf da kaçıyordu. Gwendolen duraksadı.
“Sen bizimle kalacak mısın, tatlım?” dedi Aslan.
“İstesem bile dönemem” dedi Caspian. “Kazaya uğradığımda hayatımı
kurtarmak için kaçıyordum. Kral beni öldürmek istiyor. Beni öldürürseniz onun
ekmeğine yağ sürmüş olursunuz.”
“Bana bakın” dedi Caspian, “geri dönmek isteyip istemediğimi sormadınız.
Ben istemiyorum. Eğer izin verirseniz sizinle kalmak istiyorum. Tüm yaşamım
boyunca sizleri arıyordum.”