Uyanan kimse dünyaya karşı açık ve duygulu olur. Çünkü artık dünyaya sanki sahip olunacak bir şeymiş gibi sarılıp kendine saklamaktan vazgeçmiştir,
böylece de kendini boş ve alıcı bir duruma getirmiştir.
Aydınlanma demek «insanın bütünlüğüyle gerçeğe
uyanması» demektir.
Karşısındakinin ne hissettiğini anlayan ve içtenlikle konuşan bir kimseyle, dışarıdan izleyen ve yalnızca dinleyen kimse arasında çok açık, çok belirgin bir fark vardır.
Uyanan kişi, dünyaya açık ve duyarlıdır; açık ve duyarlı olabilir çünkü bir nesne gibi kendine tutunmaktan vazgeçmiş, böylece boşalıp, almaya hazır hale gelmiştir.
Eğer mutlak karanlık içindeki odaya bir mum getirilirse, karanlık kaybolur ve ışık vardır. Oraya on, yüz ya da bin mum daha eklenirse oda giderek aydınlanır. Fakat yine de belirleyici değişikliğe, karanlığa nüfuz eden ilk mum neden olmuştur.
Ortak dert, kendine, hemcinsine, doğaya yabancılaşmaktır; hayatın avucundan kum gibi akıp gittiğinin ve hayatı yaşamadan öleceğinin farkındalığıdır; bolluk içinde yaşayıp yine de mutsuz olmaktır.
Gerçekten sana söylemek istediğim bir şey yok, söylemeye çalışsaydım beni şaka malzemesi yapma fırsatın olurdu. Ayrıca sana söyleyebileceklerim benimdir, asla senin olamaz.