Erich Fromm Psikanalizin Bunalımı adlı eseriyle aslında yaşanan bunalımın daha büyük bir bunalıma yol açmaması için krndimize gelmemiz ve yörüngemizden şaşmamamız konusunda bir uyarıda bulunuyor. Çünkü ona göre bu ne dönemin ne de çağdaş toplumun bunalımı, bu özgül bir bunalık, yaşamın ta kendisinin bunalımı >> ‘Erich Fromm~Hayatı ve Sevme Sanatı Üzerine Görüşleri’
İnsan başkalarına yakın olma ihtiyacı içindedir. Bu yakınlık birkaç şekilde düşünülebilir, itaatkar bir insanın bağlı olduğu kişi ile yakınlığı gibi. Böyle bir durumda bu yakınlığın bedeli; bağımsızlık yoksunluğu ya da bazen bilinçsizce de olsa, bağlı olunan kişiye karşı başkaldırı eğilimleridir. Bu yakınlık, kişinin tam gelişiminin önüne geçen teslimiyete dayanır ve özellikle de teslimiyet ile de başkaları arasındaki çelişki nedeniyle insan içinde derin sürtüşmeler ortaya çıkar. Gelişmenin önüne geçmeyen ve sürtüşme ya da enerji israfına yol açmayan yalnızca tek bir yakınlık şekli vardır, o da erişkin sevgidir; bununla her iki insan arasındaki, her birinin tam bağımsızlığını ve özel bir anlamda da ayrılmışlıklarını ellerinde tuttukları tam bir yakınlığı kastediyorum. Sevgi, özünde çelişkisizdir ve enerji israfçısı değildir; çünkü şu iki derin insan gereksinimini özünde barındırır: Yakınlık ve bağımsızlık.
İnsan, gizli güçleri gereği sadece dünyayla bağlantı içine girme yeteneğine sahip değildir, aynı zamanda bunun ihtiyacı içindedir de. İnsan olması ve iyileşmesi için bu sağlıklı gizil gücünü düzeltme ihtiyacı duyar, insan devingenliğinin patolojik şeklini değil.
İnsan bir sistemdir; tıpkı ekolojik ve politik sistemler gibi, bir beden ya da hücre sistemidir veya toplum ya da örgüt sistemidir. Sistem ‘insanını’ çözümlerken, davranış parçacıklarının mekanik yapısıyla değil de, bir güçler sistemiyle uğraştığımızı görmekteyiz. Herhangi bir sistem gibi, ‘insanın’ da kendi içinde sağlam bir bütünlüğü vardır be değişmeye karşı büyük bir direnç gösterir; bunun da ötesinde arzu edilmeyen bir parçanın iddia edilen ‘nedeni’ durumundaki bir diğer parçanın değişimi, sistemde bütün olarak bir değişme yaratmayacaktır.
İnsan, hasta bir toplumda sağlıktan söz ederken, sağlık kavramını topluma uyum gösterme olarak sosyolojiyle ilişkili ikinci anlamıyla kullanır. Buradaki sorun tam anlamıyla, insani açıdan ‘sağlık’ ile toplumsal açıdan ‘sağlık’ arasındaki çelişkidir; bir insan tümüyle hasta bir toplumda görevlerini başarıyla yerine getirebilir, çünkü kendisi de insani açıdan hastadır. Bu yüzden, ‘pratik olarak söylemek gerekirse’ deyişi, bir kişilik, toplumsal açıdan istenilen bir yapıdaysa bu kişinin psikanalitik bakış açısına göre sağlıklı olarak değerlendirildiğine işaret etmektedir.
Her toplumda, genel insan enerjisi toplumun kendi uygun işlevleri için kullanabileceği belirli bir enerjiye dönüşür. Aynı şekilde, bastırılan şey farklı ‘gerçeklik ilkelerine’ değil de, toplumsal karakterin özyapı sistemine bağlıdır.