Korku

Psikeart - Sayı 19

Psikeart Dergisi
Korkunun biyolojik temelleri Savaş ya da kaç TUNÇ ALKIN Yılana benzer bir cisim gördüğümüzde; göze gelen ve beyince algılanan görüntü sinyali önce talamusa ulaşır. Talamus bu mesajı görsel kortekse ve amigdalaya iletir. Doğrudan amigdalaya giden bilgi anında fiziksel tepki vermemizi sağlar (irkilme, sıçrama gibi). Görsel kortekse giden bilgi ise işlenip tekrar amigdalaya gönderilir, cisim anlamlandırılır: “zehirsiz ve küçük, kaçma” ya da “bu yılan zehirli, kaç”. Korkunun kısa nöroanatomisi ve farmakolojisi Ferapelin seksapeli HAKAN ATALAY İnsanlarda davranış değişiklikleri oluşturmayı amaçlayan korkutma taktikleri işe yaramakta mıdır? Siyaset dünyasında egemen kanaat “olumsuz propaganda”nın işe yaramayacağıdır. (…) Oysa reklamcılara bakılırsa, “reklamın iyisi kötüsü olmaz.” Hangisi doğru acaba? Ölmek Korku ve tevekkül HAKAN KIZILTAN, M. BİLGİN SAYDAM “Benim ölümüm” tecrübe edemeyeceğim, dolayısıyla algılayıp anlamlandıramayacağım, asla bilemeyeceğim bir olgudur; evet, herkes kendi ölümünün cahilidir! Peki, madem “benim ölüm”üm, kendi ölümümüz insani bilincin tecrübe edemeyeceği bir olgu, o halde insan neden ölümden, ölmekten korkar? Korku dağları bekler FİGEN ABACI İnsanlığın karşısındaki risk yelpazesi günbegün artıyor. Gıdaların içinde ne tür kanserojen madde olduğundan tutun, içilen suyun, solunan havanın ne tür riskler taşıdığını konuşur oldu insanlık. (…) Her şeyin güvenliklisi makbul; işin, sokağın, evin, seksin... Korkudan değil kaçıştandır derdimiz İNCİ DOĞANER İçimizdeki ya da dışımızdaki korkutucu uyaranlar karşısında verebileceğimiz üç tip tepki vardır: Donakalmak, kaçmak ya da üstüne gidip savaşmak. Bunlarda ilk ikisi ruhsal olarak bizi gerileticidir; üçüncüsü ise ileriye doğru gitmemizi sağlar. Üstüne gidip aşabilirsek ruhsal olarak olgunlaşırız. Ey korkum koru beni CUMHUR BORATAV İnsan canlısı en önce sadece beslenmeye değil aynı zamanda da ürkmeye ve korkmaya programlanmıştır. Ürkmek ve korkmak demek hayatta kalmak demektir. Doğumdan sonra insan canlısı kendi vücudunun reflekslerine bile yabancıdır. Hapşırık, öksürük gibi refleksler bile insan canlısının bebeğinde korkulu kaygı uyandırabilir.  Korku sal cesur desinler YANKI YAZGAN Dört yaşına gelene kadarki hayatımıza hükmeden korkular, sonrakilerin “giyinmemişi” sayılabilir. Koridor EMİNE ZİNNUR KILIÇ Karanlıktan korkmayan çocuklar, insanın yüz binlerce yıllık evrim sürecinde büyük ihtimalle tükendiler ve geriye çoğunlukla biz korkaklar kaldık! Belki de bu yüzden karanlık koridorun ardında aydınlık odamız olduğunu bilsek bile algılarımızın karanlıkla karşılaşması bilincimizden bağımsız bir şekilde korku sistemini harekete geçiriyor. Korkuyorum anne! BENGİ SEMERCİ Korkarak geldiğimiz dünyada, korkularla çevrelenip, korkularla büyütülürüz. Buna rağmen her adımda o korkularıyla baş etmeyi başaran çocuk ve gençler, erişkinlikle yüzleşmeye hazır olurlar. Erişkin olmak korkuları bitirmese de, en azından çocukluk ve gençlik korkularımızla dalga geçebilme cesaretini verir. Yine de unutamadığımız ve bırakamadığımız korkumuz kaybetmektir ve yaşımız kaç olursa olsun kelimeler dudaklarımızdan dökülüverir: “Anne, korkuyorum.” Korkmaktan korkmak! KÜLTEGİN ÖGEL Korkmaktan korkmak bir toplama işlevi değil, bir çarpma işlevi görür. Basit korkunun yapabileceğinin katbekat fazlasını korkmaktan korkmak başarır. Korkumun adı sensin! NESLİ KESKİNÖZ BİLEN Ne çok korkusu vardı: Karanlıktan, yalnızlıktan, bağlanmaktan, terk edilmekten, başarısızlıktan, sorumluluktan, ölmekten, hiç yaşayamamış olmaktan, kendini gerçekleştirememekten, kaybetmekten, çok kazanmaktan, nazardan, yalandan, yılandan, kontrolünü kaybetmekten, mecbur kalmaktan, kilo almaktan, sahtelikten, gerçekle yüzleşmekten, belirsizlikten, bilinmezlikten, sefaletten, cehaletten ama en çok kendinden… Madem yalnızım, neden korkayım ki HAYRETTİN KARA Bilincimizin ruhumuzda açtığı en derin yara korku değil yalnızlıktır. (…) Bilinç kendini fark eder. Fark eder ki kendinden başka hiç kimse yok. Korkar. (…) Öyle ıstırap vericidir ki bu yalnızlık, “korkacak bir şey” bu ıstırabı hafifletir. Korku ve umut TAHA KARAMAN Korku kavramı içinde belirsizlik ve kuşkunun bulunması umudun varlığını zorunlu kılıyor. Umudun kaybı ile artık korku kendini çaresizliğe, atalete ve boş hurafelere bırakıyor. Hurafelerin varlığı hem korku ortamının sebebi hem de korku ortamının sürmesine katkıda bulunuyor. Komşundan kendin gibi kork! KEMAL SAYAR Şişmiş özsaygıları olan insanlar hayatta daha çok ego tehdidi algılar. Kendilerini olduklarından değerli algılayan kişiler, bu algıya tehdit olarak gördükleri her durumda saldırganlaşabilir. (…) Şişkin egolar çağında, “narsisizm salgını”nın cangılında yaşıyoruz. Ailenin bir ferdi diğer bütün fertlerini öldürebiliyor, komşular veya öz anneler çocukları katlediyor. Acımasızlığın şahikası. Dışımızdan içimize korku AHMET İNAM Alınlarında sevdanın teri olanlar! Sakın korkmayın, başınıza ne gelirse gelsin, korkunuzu yenebilirsiniz, geriye dingin bir acı ve özleyiş kalır. (…) İçimde biri dolaşıyor, bir korkunun izi, sadece izi. Sevgili içimdeki boşlukta yitip gitmiş, korku bitmiştir. Şimdi içimde dolaşan, gezen biri, sevgili midir yoksa ben miyim? Öldürten korku Homofobi psikolojik bir hastalık mı? HANDE ÖĞÜT Bir kavram olarak homofobi, eşcinsellerden korku duyulması anlamında kullanılmakla birlikte herhangi bir kişinin, kendisinin ya da bir başkasının eşcinsel duygular hissedebilmesi durumunda yaşadığı derin korkuyu da tanımlar. (…) Homofobi çok çeşitli şekillerde işler ve tezahür eder; belirtileri ve sonuçları da, diğer “masum” fobilerdeki gibi kolay tedavi edilemez, kalıcı ve yaygındır. Peynirden korkan çocuk SİBEL ERENTAY Korku güzeldir. Bizim insan yanımızdır. Çocuklarımıza hayatı öğretirken hangi korkuları yaşatacağımıza, hangilerinin üstesinden geleceğimize karar vermemiz lazım. (…) Onların korkularını biz yaratıyoruz. Kendi korkularımız çocuklarımızın yol haritası oluyor hayat boyu. Miyauuuvvvv TUBA AKYOL Önceki hayatımda kuştum belki. Belki balıktım ya da kelebek. Bilmiyorum. Kediden korkuyorum… Bir arachnophobia hikâyesi Örümceğin öpücüğü CANAN YÜCE Eğer esnerken elini ağzına kapatmazsan ağzının içine tavandan örümcek düşer, dilinin üzerine yapışır ve kimse onu oradan çıkaramaz. Hiçbir korku kendisi değildir İSMAİL GÜZELSOY Acaba korkularımızın nesnesini yeniden tanımlayarak kimliklerimizi yeniden yapılandırma (ya da incinmiş hallerimizi sağaltma) şansımız olamaz mı? Yani bir klinisyen, beni örümcek korkusundan kurtarmak yerine korktuğum nesneyi başka bir şeye tercüme edemez mi? Annenin en kıymetlisi  Öcü ATEŞ İLYAS BAŞSOY Ey öcü, senden korkmuyorum. Karşıma çıksan severim bile seni. Ben zamanın ve mekânın içinde kayboluşundan korkuyorum. Senin iradenin beni gafil avlamasından korkuyorum. Karanlıktan, medyacılardan, öcülerden, Tanrı’dan ve devletten korkmamın tek nedeni bu. Kâbus mitolojisi KÜÇÜK İSKENDER Korkularımı böyle bastırabiliyorum; hayal ile fantezi arasındaki bir kör noktada yere çömelip, bükülen dizlerimi uzun ve zayıf kollarımla kocaman sardığımda okyanusun derinliklerine doğru çekilen bir geminin makine bölümünde ben de makineyim yahut gökyüzünden süratle yere düşen bir helikopterde cevapsız bir telsiz anonsu da olabilirim; gördüğüm kâbuslarda bunların değeri büyük. Çünkü korkmak beni rahatlatıyor. El çek ilacımdan tabip SUKUTî “Musallat” filmlerinin senaryo yazarı ve yönetmeni Alper Mestçi: “Türk insanı yalnızca Allah’tan korkuyor” Söyleşi: ASLI KAPROL BOYRAZ “Cin korkusu da temelde Allah korkusuna dayanıyor. Cin, Kuranıkerim’de bahsedilen ve görülmese de olduğu kabul edilen bir varlık olduğu için insanları korkutuyor. Belki de bunun altında yatan korku ölüm korkusudur.” (…) “Türkiye’de insanları korkutmak için kesinlikle dini imgeler ve imajlardan yararlanmak gerekiyor…” Korku sinemasında teknolojik görünümler TAN TOLGA DEMİRCİ Korku sinemasında önemli bir imge olan şeytan, hem kendisiyle ve hem de kendisinin yerini tuttuğu nesneyle bütünleşen metaforik bir korku öğesidir. “Şeytan”, yer değiştirmeyle teknolojik olana kaydırılmış ve bilinçdışı kökenli insan zekâsı, kendini tehdit eder bir konumda yeniden üretilmiştir. Lovecraft’ın yaratıklar evreni LEVENT METE Lovecraft öykülerinin hemen hepsinde sürükleyici olay örgüsü insanı hızla içine çekiyor, çağrıldığınız hayal dünyasına hevesle atılıyor, maceranın tadını ve kokusunu duyarak satırlar arasında yol alıyorsunuz. Derken karşınıza tüylerinizi diken diken eden, yüreğinizi ağzınıza getirip soluğunuzu kesen bir dehşet çıkıveriyor. Sanki boğazınıza kenetlenen bir el mengene gibi sıkarak arkanızdaki duvara dayayıveriyor sizi. “Geyikli Gece”ye bin selam!  Çocuklar gibi korkuyor şairler HAYDAR ERGÜLEN Öyle çok korkuyorduk ki, bu yüzden şiir yazıyorduk. Kahramanların en korkaklar arasından çıkması gibi, çoğu kere şairler de, iyi şairler de korkaklar arasından çıkıyor ve korktukça şiir yazıyorlar. Annem Nefertiti ve Monotip LALE MÜLDÜR Çok güzel açık renkte gözleri vardı onun ve onlardan teki delicesine “Beni Deliler Anlar”a bakıyordu. Boyalı değil tıpatıpmış gibiydi ve gözbebeklerinde korkutucu bir ifade varmış gibi geliyordu ona… Senin korkundur beni korkutan GÜROL TONBUL Bir oyuncu sahneye çıkıp neden insin bilinçaltının o korkutucu kuyusuna? (…) Shakespeare’in Romeo’su nasıl sesleniyordu Juliet’e: “Senin korkundur beni korkutan…” Biz oyuncuları korkutan da sahne denilen o bilinmezin içinde rolün korkularını yaşamak olmasın… İlk durak korkuyu unutmak YAŞAR SÖKMENSÜER Yaşama dair korkular bazen toplumu kuşatıyor. Yaşamlar korku üretiyor insanlara. Sokakta güvercin tedirginliğini... Hrant Dink’in öldürülmeden önce yazdığı o cümleyi üretiyor: “Bir güvercinin ruh tedirginliği içindeyim...” Korku ansiklopedisi Uzun mu sürecek can çekişin?  CANSU ZEHRA Siz kaza yerlerine, savaş meydanlarına yardım etmekten çok insanların nasıl öldüklerini görmek için üşüşen zavallılar. Yerde kanlar içinde yatanlarla aranızdaki tek fark onların en büyük korkusuyla yüzleşmiş olmaları. Senin korkuların ise hâlâ diri. O bitirdi. Acaba senin nasıl bitecek? Acıtacak mı? Karanlık ve aydınlığın savaşı Korkmuyorum len korkmuyorum işte GÖKHAN ATIŞ Üstünde savaş çanları çalan, düşünürünü, yazarını, şairini, sanatkârlarını korkutarak sindirmiş ama yok edememiş bir ülkeye, İran’a girmişti. Neydi onu sıcak yatağından karlı yollara düşüren? Bize bilinmez. Bilinen, adamın hâlâ yürüdüğü ve seslice konuştuğu. (…) “Gece nerede yatacağımı bilmemekten, sabah nerede uyanacağımı bilmemekten, aç kalmaktan, kabız olmaktan yahut tersinden korkmuyorum. Canımın yanmasından, kalbimin kırılmasından, toplumsuz olmaktan, işaret eden parmaklarınızdan, ya da sevilmekten, ya da sevilmemekten, sevmekten ve sevişmekten korkmuyorum.” Korku-luk OKTAY ŞILAR Kalbim yok, saman var göğsümün orta yerinde. Bana yüklediğinizi bildiğim bütün korkulardan azade,bir Zen korkuluğu gibi, toprağın, başakların ve kargaların tadını çıkarıyorum. Varoluşlarından bu yana, günah keçisi gibi insanların korkularının aynası oldum. Olmaya ve burada dikilmeye de devam edeceğim, son insan yeryüzünü terk edene değin. Pan’ın olağan zamansız ziyaretleri: Panik atak Don’t panic EVREN ŞAR, GAMZE İNAN Panik, Pan’dan gelen korku ve dehşettir. (…) Pan, diğer Olympos tanrılarına tarihsel bir fark atarak günümüz insanını olur olmaz yerlerde kıstırıp korkutmaya devam etmektedir. Aslında Pan’ın kendisi değildir gelip bizi korkutan, onun gelme ihtimalidir.
Magazine:
Psikeart Dergisi
Psikeart Dergisi
Estimated Reading Time: 3 hrs. 44 min.Page Number: 132Publication Date: January 2012Publisher: Art Yayın
ISBN: 9771308704501Country: TürkiyeLanguage: TürkçeFormat: Karton kapak

Comments and Reviews

See All
132 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 1 hours
Psikeart, adet olduğu üzere önce seçtiği duygunun biyolojik temellerini anlatan makalelerle giriş yapmış. Elbette altyapı olmadan tamamıyla anlamak mümkün değil. Fakat yine de okuma zevkinden kayıp olmuyor. Korkmanın her türlü alanı sorgulanmış. Aslında korkunun hayatta kalabilmek için gerekli olduğunu öğrenmem de işime geldi. Korkak değilmişim, diye sokaklarda dolanasım geldi. Meğer bütün marifet Amigdala'nınmış. Ve tabi ki yaverlerinin. Hatta korkmamak bir hastalıkmış: Klüver-Bucy Sendromu. Temporal lobun ön bölgeleri harap olduğunda korkusuzluk hastalığı peydahlanırmış. Korkuyu kusur sanma devri kapandığına göre, aşılamayan yegane korkunun ölüm olduğunu da bildiğime göre, yani bütün memleket, dünya, gelmişi, geçmişi, psikanalisti, avukatı, annesi, babası vesaire, herkesler ölümden korktuğuna göre ( toplu korku insanı rahatlatıyor) kalan 32 sayfayı da kahve eşliğinde deşelemeye devam edebilirim. Not: Sayfalar parlıyor ya tilt oluyorum. Kuşe kağıt tedavülden kalksın arkadaş.
Psikeart - Sayı 19
Psikeart - Sayı 19Psikeart Dergisi · Art Yayın · 201210 okunma
Reklam
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.