Hayatın en çirkin yanlarını yaşatan “kötü”lerin beynine bir yolculuk yapıyoruz bu kitapta. Nöroloji alanındaki gelişmelerle birlikte insan iyi ve kötüyü bambaşka bir açıdan sorgulamaya başlıyor...Kader mi yoksa önlenebilir mi? Gelecekte değişim mümkün olur mu?
Bunun felsefesine kitapta yer verilmemiş. Daha ziyade psikopati bozukluğuna sahip ve insanlığa zarar ziyan teşkil eden mahkumların geçmiş yaşam öyküleri, beyin taramaları, durumlarına hangi gerekçelerle teşhis koyulduğu konuları objektif bir şekilde yer alıyor. Yazar bütün bu ağır konuları okuyucuya bir macera romanı havasında keyifli bir dille sunduğu için sıkılmadan okunabilen bir kitap. Aynı zamanda bilimsel çalışma ürünü olduğu için bilim insanlarının faydalanabileceği bütün veriler de kitapta yer alıyor (o kısımlar standart okuyucu için biraz sıkıcı, evet).
En başta sorduğum soru üzerinde daha derinlemesine düşünmek isteyenler için bu kitapla birlikte başka bir bilim insanının psikiyatri ve nörolojiyi harmanlayarak ortaya çıkardığı “Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk” kitabını da öneririm. Böylece bu aman-evlerden-uzak kişilik bozukluğunun doğumdan itibaren (hatta doğum öncesinden) beyinde nasıl şekillenmeye başladığını daha iyi öğrenebiliyoruz. İyi okumalar dilerim.