You can find Psikoterapist ve Mitlere Yolculuk books, Psikoterapist ve Mitlere Yolculuk quotes and quotes, Psikoterapist ve Mitlere Yolculuk authors, Psikoterapist ve Mitlere Yolculuk reviews and reviews on 1000Kitap.
Kitap eski insanların inandığı ve hayatımızı bugün bile farkında olmadan etkileyen mitlerin önemi hakkında bilgiler içeriyor. Öyle ki psikoterapide dahi kişiyi anlamak için kullanılabiliyor. Yazar kadın özgürlüğü sağlanmadan asla bütün bir toplum olamayacağımızı vurguluyor. Kendisi bir psikoterapist olarak toplumu oluşturan bireylerin yarısını küçümseyerek asla tam bir toplum olamayacağımızı belirtiyor çünkü toplumun o kalan yarısı kadınlardır. Dünya kardeşliğini de sağlayan bir mit çıkabilir gelecekte kim bilir. Kitapta fosforladığım çizip not aldığım yeri geldiğinde Wikipedia gibi sözlüklerden de yararlandığım kısımlar içerdiği için bitirmem normale göre biraz uzun sürdü ancak bana çok şey kattı. Kesinlikle tavsiye ederim. 10 yıldız.
“Paulus” diye sordum, “ Ölmekten korkuyor musun?” Yanıt verirken yüzündeki ifade hiç değişmedi: “Evet. Herkes korkar. Geri dönüp de orada neler olup bittiğini bize anlatabilen olmamıştır.” Devam ettim: “ Ölüm hakkında seni korkutan nedir?” Şöyle yanıt verdi: “ Yalnızlık. Arkadaşlarımla ailemi bir daha asla göremeyeceğimi biliyorum.”
Nasıl ki hamilelik döneminde cenine rahimlerinde şekil veriliyorsa, dönüşümü sağlamanın anahtarı da onların (kadınların) elindedir. Ancak içinde bulunduğumuz sanayi çağı ataerkil bir güç çağıdır. Böyle bir güç rakiplerin üstesinden gelerek elde edilir; hücum, saldırı ve mekanikleşmiş faaliyetlerle işler. Sanayi çağının çirkin yanı atölyeler, hayatları bitiren üretim bantları, kadın ve çocuk işçiler, Liverpool ve Detroid’teki dumanlı gökyüzü ve tüm o rekabetçi, birbirine düşman sistemlerdir. İdeal anlamda dişil özellikler saldırganlıktan ziyade hassasiyet, yıkımdan ziyade duyarlılık ve yaratmaktır.
Tıpkı Alfred North Whitehead’in belirttiği gibi, aksini öğreninceye karar, hiçbir sonuca tam olarak varmadan, birbiriyle çelişen varsayımları zihnimizden silip atmamalıyız. Hayat çelişkiler içinde yaşamayı gerektirir ve bunu unutan kişiler de yapay bir dünyada yaşamaya yazgılıdır. Çelişkiler içinde yaşamak cesaret ister, fakat aynı zamanda da heyecan vericidir. Son ifadeyse — “Yine de onları açık ve net bir şekilde gördüğümüzden hiçbir zaman emin olamayız.”
20. yüzyılımız başlangıçta akılcılıkla taçlanacak, aydın eğitimin geniş kitlelere yayılacak ve dinin en sonunda tüm batıl inançlardan arınarak kendi içinde bir aydınlanma yaşayacağı bir çağ olarak müjdelenmişti. Aydınlanmanın neredeyse tüm abartılı amaçları kısmen de olsa gerçekleştirildi: bazı insanlar için muazzam bir zenginliğimiz var; batıdaki çoğu insan için tiranlıktan uzak yaşamak ve bilimin sonsuza dek yaygınlaşması bir amaç. Peki ama neler oldu? Insan olarak kafalarımız artık daha karışık, ahlaki ideallerden yoksunuz, gelecekten korkuyoruz, işleri değiştirmek ya da içsel hayatımızı kurtarmak için ne yapmamız gerektiğine emin değiliz. “ dünyaya gelmiş geçmiş en bilgili insanlarız” diye yazar Archibald MacLeish: bilgi yağmuruna tutulmuş durumdayız fakat insan olarak bunları hissetme yetimiz kaybettik ya da kaybediyoruz… Artık beynimizle biliyoruz, gerçeklerle, soyut bilgiyle. Kör olan Glocester ‘a Kral Lear’ı şöyle bağırtan Shakespeare gibi değil… “Bu dünya böyle işte” ve Gloucester yanıt verir: “Hislerimle görüyorum.”