Radikal Kurban

Terry Eagleton

Radikal Kurban Quotes

You can find Radikal Kurban quotes, Radikal Kurban book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
"...insanlık, bir yandan merhamet duyulması diğer yandan korkulması gereken bir hilkat garibesidir."
Sayfa 177 - Krallar ve DilencilerKitabı okudu
"İnsanın ölümünü kabullenmesi bir tür tevazudur; kendi varoluşunun, bütün Varlık'ın sebepsizliğinin sayısız göstereninden biri olduğunu ve istediği gibi elden çıkarabileceği, kendine ait bir şey olmadığını fark etmesidir. Nitekim insanın kendi vazgeçilebilirliğini teslim etmesi, bizim gücümüzü şüphesiz ki aşan muazzam bir gerçekçilik içerisinde, Varlık'ı olduğu hâliyle kabul etmesi demektir."
Sayfa 106 - Şehitlik ve ÖlümlülükKitabı okudu
Reklam
armağan meselesi-4
"Sevgisiz bir çocukluk geçirmiş olanların, sevginin talepleriyle zor başa çıkma eğiliminde oldukları bilinen bir gerçektir. Aquinalı Thomas'a göre, iyilikseverlik insanın vermesi kadar almasını da gerektirir; E.M. Foster ise görünüşe göre almayı vermekten daha değerli addeder. Freud ahlakın tohumlarını, çocuğun kendisine bakıp büyütenlere duyduğu minnettarlıkta bulur. Buna karşılık Nietzsche'nin Übermensch'i başkalarına verdiği armağanlar konusunda cömert olsa da, onlardan gelenleri kabul edemeyecek kadar gururludur. Onun verme edimi bir tür üstünlük ilanıdır, kaprisli ve üstten bakan bir yanı vardır.."
Sayfa 140 - Mübadele ve AşırılıkKitabı okudu
"...gerçek değeri açığa çıkaran şey, dünyayı Kıyamet Günü'nün ışığında görmektir. Mülkiyet anlaşmaları yahut evlilik piyasasıyla ilgilenmeye, yağmur ormanlarını yok etmeye veya başka ülkelerin topraklarını işgal etmeye vakit olmadığından, önemli olan tek şey dostluk ve doğruluktur. Tarihin sonu vizyonu, benliği geçiciliğin tiranlığından kurtarır. "Dünya yıkılsa da bırak adalet yerini bulsun" sloganında olduğu gibi, "saf" değer -kendinde değer- sonuç ve şartlardan bağımsızdır. Sarsılmaz bir kararlılıkla sürdürülen böylesi bir yaşam, Gerçek'in ahlâkına aittir. Bu yaklaşımdaki örtük ahlâkî buyruk, "Her zaman gelecek nesilleri düşünerek davran" değil, "Her zaman sen ve tarih yok olacakmışsınız gibi davran''dır."
Sayfa 96 - Şehitlik ve ÖlümlülükKitabı okudu
"Her halükârda Kıyamet Günü sanki çok yakınmış, dolayısıyla da önemli olan tek şey adalet ve kardeşlikmiş gibi yaşamak, küçümsenecek bir etik anlayışı değildir. Eğer bir ebediyet olacaksa, kesinlikle burada ve şimdi olmak zorundadır. Wittgenstein, Tractatus Logico-Philosophicus'ta şöyle yazar: "Ebedî yaşam, şimdide yaşayanındır." Dahası şimdide yaşamak, eğer mümkün olsaydı zamanın dışında yaşamak demek olacağından, bir açıdan insanın kendi ölümünü öngörerek yaşamasıdır. Başka bir deyişle ve Eliotvari bir üslupla ölüm ânı, esasında her andır."
Sayfa 131 - Şehitlik ve ÖlümlülükKitabı okudu
"Erkek ve kadınları kendilerinden başka kimsenin özgürleştiremeyecek olması, izahtan vareste bir durumdur. Tıpkı ölüm gibi bu da, başkasına delege edilemeyecek bir eylemdir. Devrim nosyonu, iktidarın kibri tarafından atıl bir nesnelliğe indirgenmiş olanın, tam da bu nedenle yeni bir tür özne olarak vücut bulmaya kadir olması paradoksuna dayanır. Onu bir faile dönüşmeye zorlayan şey, yaşadığı ıstıraptır. İçinde bulunduğu sefaleti, yalnızca onu sonuna kadar ve hakkıyla yaşayarak altetmeyi ve böylelikle kendini feshetmeyi umabilir. Nitekim antik çağların Janus yüzlü yaratığı, modern siyasi iklimde kendine nihayet bir yer bulmuştur. Bu açıdan bakıldığında devrim, antik dünyanın kurban olarak bildiği şeyin modern versiyonudur." (*Janus, bir yüzü sağa, bir yüzü sola bakan iki yüzlü Roma tanrısıdır.)
Sayfa 210 - Krallar ve DilencilerKitabı okudu
Reklam
"Ölüm, evren denen şeyin bize bir yaşam borçlu olmak şöyle dursun, bizi dikkate dahi almadığının aşağılayıcı ve nihai bir tasdikidir."
Sayfa 89 - Şehitlik ve ÖlümlülükKitabı okudu
armağan meselesi-3
"Jean-Luc Marion sevgiyi, bütünüyle tek taraflı iki kendini verme edimi arasında bir karşılaşma -John Milbank'ın yerinde tabiriyle "iki mutlak mütekabiliyetsizliğin rastlaşması- olarak tahayyül etmektedir. Anlaşılan o ki karşılıklılık nosyonunu tamamen elinin tersiyle itmiyor olsa da, o da tıpkı Derrida gibi, bunun rezil bir sözleşmecilik olduğundan şüphelenmektedir; oysaki en üstünkörü sevgi fenomenolojisi bile bu şüpheyi büyük oranda gidermeye kadirdir. Bunun nedeni yalnızca sevgi dolu bir ilişkide iki tarafın eşzamanlı olarak alıp veriyor olması değil, aynı zamanda her birinin kendini çoğaltıp yenilediği bir süreç içerisinde icra ettiği kendini veriş ediminin, karşı tarafta da ona benzer bir tepki yaratıyor olmasıdır. Juliet'in Romeo'ya, "Sana ne kadar verirsem o kadar çoğalıyor bende kalan" demesi gibi aynı. Bu ölçülü/hesaplı olmaktan ziyade iki yönlü, eşdeğerlikten ziyade mütekabiliyetle alakalı bir meseledir. Karşılıklı sevgide gülmenin bulaşıcılığına benzer bir yan vardır, karşıdakinin keyifli tepkisi, olsa olsa insanı daha da keyiflendirir."
Sayfa 140 - Mübadele ve AşırılıkKitabı okudu
çelişki içre çelişki..
"Jean-Luc Nancy, Hıristiyanlığın "kurban etmenin kurban edilişi"ni içerdiğinden söz eder.Çarmıh, bir yandan kadim bir kurban geleneğinin içinde yer alır, diğer yandan onun sonunu getirir. (...) Kutsal zaman ve mekânların artık sonu gelmiştir, çünkü şahadet her yerde vuku bulabilir; dahası kendilerini bu kanlı olayın aynasında görebilenler, İsa'nın ölümünde vaftiz edilmiş, potansiyel şehitlerdir. Bu korkunç hatayı kendilerinin kılmak zorundadırlar. Sahiciliğe ancak bu tür bir mimesis [taklit, öykünme] ile ulaşabilirler. Kutsalların Kutsalı'na girmiş olan İsa, hayvanları değil kendini kurban olarak sunacak, (bütün bir dinî ve siyasî erk aygıtı anlamında) Tapınak'ın yerine kendi kanını ve bedenini koyacak ve böylelikle kurban ritüeline bir son verecektir. Sunak taşında kurban edilecek sonsuz sayıda buzağı ve tosun mevcuttur, ancak biri çıkıp da bu metonimi yahut simgesel ikameciliği bir kez reddettiğinde ve bunun yerine kendi hayatını ortaya koyduğunda, bunu bir kez daha tekrarlayamaz. İsa'nın çarmıha gerilişi ve yeniden dirilişi, Alain Badiou'nun "olay" kavramına tekabül eder; bu, kurban ritüelinin kısır tarihöncesine sünger çeken ve hiçbir tapınak ve dinsel kültün olmayacağı bir geleceği başlatan devrimci bir dönüşümdür. (...) Diriliş, Calvary'nin (çarmıh) ardından müritlerin gark oldukları o yenilgiyi kabul etmiş kasavete bir son verir ve Tanrı'nın krallığının akıl almaz derecede avangard gerçekliğini başlatır. Ne var ki bu yeni oluşum, İsa'nın yolunun, tam da artık kesinlikle aşılmış olan kurban kurumundan geçmesi ile mümkün olur ancak."
Radikal Kurban Mefhumu/s. 45, 46, 47Kitabı okudu
trajik sanat
"Hikâyenin ana karakteri ile özdeşleşen seyirciler, kendi ölümlülüklerini onun omuzlarına yükleyerek, lime lime edilmenin acıtıcı hazlarının tadına bakabilir, fakat aynı zamanda kahramandan daha uzun yaşamış olmaktan sadistçe bir keyif alıp, makul bir ölümsüzlük fantezisinin keyfini sürebilirler. Yeni bir kurban gelinceye dek, yaşamları bir süreliğine onun yaşamından beslenebilir. Böylelikle trajedi, yaşarken aslında ölümün tam ortasında olduğumuz gerçeğine tanıklık etmiş olur. Ayrıca trajik sanat ölümü çerçeveleyip stilize ederken, bir yandan da onun ötesine geçmeyi, onu aşmayı ima eder. İçeriğindeki korkunç vahşetlere karşı kazanılmış simgesel bir zafere işaret eden artistik form, bir tür teodisedir."
Sayfa 54 - Trajedi ve Çarmıha GerilmeKitabı okudu
Reklam
"Her kendini verme edimi, bir kurban ediş değildir. Kurban etmek, can yakan türde bir kendini veriştir. Bunun daha tatmin edici olan formu ise sevgidir; sevgi söz konusu olduğunda benlik bağışlanarak zenginleşir, teslim edilerek çoğalır; fakat sevgi aynı zamanda acı ve kaygıyı içinde barındırdığından muazzam bir kırılganlığı da beraberinde getirir. Sevgi, benliğin ölümde yitirilişinin bir tür ön gösterimidir, bu yüzdendir ki bu sonu öngörerek yaşamak kendini kısıtlayarak yaşamanın esasen tam tersidir. Yalnızca kendilerinden feragat etmek konusunda yeterince alıştırma yapmış olanlar, gerçekten ölmeyi becerebilirler, fakat bu şekilde yaşamak bir yandan da gelişip serpilmek demektir. Bu açıdan ölüm, 'iyi yaşam'ın içsel yapısını teşkil eder."
Sayfa 122 - Şehitlik ve ÖlümlülükKitabı okudu
"İnsan kendi ölümüne her zaman biraz yabancıdır ve dışarıdan onu herhangi bir şekilde idrak edebilmesi mümkün değildir; ölümün, tıpkı onun gibi entelektüel bir bütün olarak idrak edilemeyen insan yaşamının tamamlanışı olarak vücuda gelmesinin birçok veçhesinden biri de budur, Slavoj Zizek, "Ölüm tam olarak hiçbir anlamlı bütünlüğün parçası kılınamayan şeydir; anlamsız olgusallığı, anlam'a sürekli olarak bir tehdit oluşturur" diye yazar."
Sayfa 91 - Şehitlik ve ÖlümlülükKitabı okudu
armağan meselesi-5, aşırıya kaçma:
"Cömertliğin “kötü” biçimleri, bir yandan benliği şişirirken diğer yandan dünyayı değersizleştirir. Herhangi birine herhangi bir şey bahşetmek, bununla gösteriş yapmaya kalktığınız anda armağanınızın değerini düşürür. Herkese vermekse gerçekte kimseyi umursamamaktır. Ayrıca bu tür aşırı savurganca jestler, ödemek için sıkıntıya girmelerini gerektirecek bir borç yaratmak suretiyle insanların elini kolunu bağlayan bir mahiyet kazanabilir. Samuel Johnson, arkadaşlık üzerine yazdığı bir makalede, geri ödenemeyen iyiliklerin, iyiliği yapana karşı duyulan yakınlığı ekseriyetle artırmadığı yorumunda bulunur. Tıpkı duygusallık gibi pervasız cömertlik de, kendini fazla değerli görmenin gizli bir formudur."
Sayfa 151 - Mübadele ve AşırılıkKitabı okudu
"Ölüm, insan yaşamının altını çizer, fakat bunu yaparak insan varoluşuna belirli bir yön, temel bir anlam yahut estetik olarak hoşa gidecek bir form kazandırmış olmaz. Bu nedenle insan varoluşu sınırsızmış gibi algılanmaya devam eder, dolayısıyla da ölüm farazî bir şeymiş gibi görünmeye mahkûmdur. İnsanın ölümü, ikinci veya üçüncü elden işitilen kötü bir rivayet gibi hem mutlak bir kesinlik, hem de tamamen soyut bir spekülasyon prototipidir; bir yandan huzursuzluk verirken, diğer yandan daha sonra ilgilenilmek üzere şimdilik rafa kaldırılabilecek kadar uzaktır. İnsan, deneyimin gerçekliğini ortadan kaldıran bir olayı nasıl gerçekmiş gibi deneyimleyebilir?"
Sayfa 91 - Şehitlik ve ÖlümlülükKitabı okudu
"Ressentiment'in [hınç] alttan alta kaynayan o dip akıntısının olmadığı bir kurban ediş, yönetici güçlere için için garez beslemeden gösterilen yumuşak başlı bir hürmet yoktur. Lütfunu size bahşeden bir varlık, tam da bunu yaparak üstünlüğünü sergilediğinden, onun bu bağışı için duyduğunuz minnettarlık belirli bir gücenme hissiyle bezenmiş olmak zorundadır. Yasa önündeki o saf, lekelenmemiş ve asla erişilemeyecek olan kendinden feragatin peşinde, bir kez daha sunak taşına doğru ilerlemek zorunda oluşumuz, bir anlamda duyulan bu garezden kaynaklanan suçluluk hissini bastırmak içindir."
Sayfa 35 - Radikal Kurban MefhumuKitabı okudu
69 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.