"Kılıcın üstünde şu cümleler vardı:
Korkaklıkta mahcup olmak, ilerlemekte şeref var. İnsan,
korkaklık göstererek, kaderin cilvesinden yakasını kurtaramaz."
(Tarih-i Din-i İslam, c. 4, s. 168)
Biri, Allah Resûlü'nün huzuruna geldi ve:
"Ey Allah'ın Resûlü," dedi; "bana nasihat et!"
Buyurdular:
"Nerede olursan ol, Allah'tan kork!"
"Daha."
"Kötülükten sonra hemen bir iyilik işle ki, onu mahvetsin."
“Daha, daha ey Allah'ın Resûlü!"
"Halka iyi ahlak ile muamele eyle!”
Bir başkası soruyor:
"İyi ahlak nedir, ey Allah'ın Resûlü?”
Cevap veriyorlar:
"Sana darılan kimse ile görüşmen, seni mahrum edene
vermen, sana zulmedeni affetmendir!"
Sahabilerden Abdullah bin Selam anlatıyor:
Allah'ın Resûlü, Medine'ye gediği zaman halk, bölük bölük Ona üşüştü. Allah'ın Resûlü geldi denilince, Onu görmek için ben de halkın arasına karıştım. Nebiy-yi Muhterem'in yüzünü görünce anladım ki, Onun yüzü, yalancı yüzü değildir.
Ondan ilk işittiğim söz:
"Ey İnsanlar! Selamı, selamlaşmayı yayınız! Yemek yediriniz. Akrabalık gözetiniz.
Halk uyurken, siz namaz kılınız! Selametle Cennet'e gidersiniz!"
"Onlardan ölen hiçbir kimseye ebediyen dua etme. (Defin veya ziyaret için) kabrinin başında da durma. Çünkü onlar, Allah'ı ve Resûlü'nü inkâr ile kâfir oldular, onlar fasık kimseler olarak öldüler." (Tevbe, 84)
Derinlik ve incelik madeni, iffet ve ismet sadefi Hz.Aişe (r.a.) demiştir ki;
"Züleyha'yı kınayıp da Hz.Yûsuf'u görünce ellerini kesen kadınlar, eğer Hz.Muhammed Mustafa'nın nur cemalini görselerdi ellerinin yerine kalplerini keserlerdi."