Evet geldik serinin dördüncü kitabının sonuna. Yazar tarihi öyle akıcı bir şekilde ele alıyor ki o dünyadan kopasım gelmiyor. Son kitabı okuyacak olmak burukluk hissettiriyor. Bu kitap da diğer kitaplar gibiydi. Bir çok olaylar olup farklı olarak nerdeyse hepsi bir sonuca bağlanıyor biri hariç Musa. Bu kitapta yahudilerin küçümsendiğini hissettim. Bana göre bütün dinler geçersiz ama bu dördüncü kitapta yahudilerin tanrısı Yehova’nın yaptıklarının mantıklı açıklamaları gösteriliyor. Yılana dönüşen asanın Setau’dan öğrenilen bir numara olduğu, Nil’in sularının renginin değişmesinin genel olarak belirli zamanlarda yaşanan bir durum olduğu, kurbağa olayları, çekirge sürüsü, hayvanların hastalanması vs hepsi mantıki çerçeve içinde açıklanıyor. Bu aslında çok güzel bir şey. Mucize ya da tanrının yaptığı şeyler değil de hepsinin insan elinden çıkması gibi. Ama aynı şey Mısır tanrıları için de geçerli ki yazar bunu atlıyor. Dinler için hepsi aynı şey. Yazar mısırlıları övüp göklere sığdıramazken diğer milletler yetersiz gibi gösteriliyor. Hatta Mısır, Seti ve Ramses öyle anlatılıyor ki gören sanacak ki melek. Ülke adaletten şaşmıyor ve insanlara kesinlikle dayak, işkence vs uygulanmıyor yani öyle mi. Kimse inanmaz işte buna. Bu eleştirilerimin dışında konu olarak bu kitapta Büyücü Ofir, Şenar, Dolant gibi Hitit casusları ve Mısır düşmanları sonunda emellerini gerçekleştiremezler ve Hititlerle kadınlar sayesinde barış imzalanır. Tek bir sorun kalır Yahudiler. Ramses eşini de kaybeder. Bakalım son kitapta konu olarak neler okuyacağız.