#okudumbitti
Bazı kitapları okumak göz açıp kapama süresi kadar bir zaman alıyor, tadı damakta hevesi kursakta kalacak denli. Hikaye desen aşıyor, roman desen yanına yaklaşamıyor. Etkisi ise sayfa sayısını katlayarak günlere, aylara, yıllara uzanıyor. İşte bu kitap tam da saydığım bunca niteliği bünyesinde barındırıyor.
Kitaba başlamadan önce yazar ve hikayeyle ilgili biraz araştırma yaptım. Yazar bu hikayeyi, pek tanınmayan bir yazardan çevirdiğini söylemiş. Ancak gelin görün ki hikayeyi yazdığını iddia ettiği yazarı bir allahın kulu bile bilmiyor. Sonra durum ortaya çıkıyor. Bahsettiği yazar kendisi. Meğer zaman zaman kullandığı takma adıyla yazmış. Zaten farklı farklı pek çok başka adlar da kullanmış hayatı boyunca.
Hikayemiz çiçekler üzerinde çalışmalar yaparak farklı ve zehirli türler yaratan, yarattığı zehirleri akıl almaz bir yöntemle deneyen bir bilim adamı, onun kızı ve bilim adamının çiçeklerle bezeli bahçesinin karşısında bir oda tutan genç bir delikanlının etrafında gelişiyor. Gelişiyor ve pat diye bitiyor.. (Tabii ki ne şekilde geliştiği okuyacaklara kalsın)
Okuyup bitirdiğimde aklımdan ilk geçen cümle "Bu neydi böyle?" oldu. Ama sonra kendimi ister istemez hikayedeki noktaşarı sorgularken buldum. Başta da dediğim gibi hâlâ düşündürüyor ve bir müddet daha düşündürecek sanırım. Bilim için her yol mübah mı mesela ya da sınır ne ? Enteresandı diyebilirim.
Çeviri güzel ama anlatım belli noktalarda tutarsızdı. Olay sağlam olsa da havada kalan noktaları vardı. Okumaya değer miydi? Tabii neden olmasın. Okumazsanız da büyük bir şey kaybetmezsiniz ama çok da üzülmeyin ;)
#mütemadiyenokur