Melih Cevdet Anday Ekim 1976'da günlüğüne şunları yazmıştı: "Raziye'yi baştan yazmak istiyorum. Dayının, yeğenin kişiliklerinde birçok memleket suretini ele alabilirmişim meğer onları karşılaştırarak. Ama bunu yapacağım. İkinci baskı için kafamda birçok sayfalar var. Şimdi onların birçoğunu şu anda kaleme alabilirim. Ama bunu, kitabın ikinci baskısı hazırlanırken yapacağım. (...) Nerden, nasıl bulacak yeni yazılmış sayfalan? Bulsa da gereğini kavramaz belki. Ama bu ikinci baskılar yazarda, bütün yazarlarda değişiklik, ekleme yapmak hevesi uyandırır sanıyorum. Uyandırmak. Yazılarımızı taşların üzerine kazısak, onlara son biçimlerini vermek için belki daha titiz davranırdık."
Raziye'nin bu baskısı "Nerden, nasıl bulacak yeni yazılmış sayfalan?" sorusuna yanıt verecek şekilde hazırlandı.
“Melih Cevdet Anday, Raziye ’yle, yani çağdaş bir aşk öyküsüyle mitolojiye katkıda bulunmayı düşünmüştür ve uzun yıllar yaşayacağını düşlediği bir -sevişme- söylencesinin adını Raziye koymuştur. Bu dediklerimin gerçekle, Melih Cevdet Anday’ın yapıtına karıştırdığı mayayla ilgisi olmasa bile istek, duygu, ses, resim, düş, müzik, devinim, görünüm ve doğa betimlemeleriyle yüklü Raziye her sözcüğünde, her imgesinde nabız atışları işitilen coşkulu bir sevişmenin romanıdır.”
Muzaffer Buyrukçu
Edebiyatımızın en kuvvetli kalemlerinden biri olan Melih Cevdet Anday’ın, Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildikten sonra 1975’te yayımlanan “son romanı” Raziye’nin Sevengül Sönmez tarafından hazırlanan eleştirel basımını okura sunuyoruz. Tekrar tekrar okunması gereken romanlardan biri olan Raziye’nin tefrika sonrası Anday tarafından eklenen kısımları, okurun muhtemel sorularına yanıt verecek şekilde yayına hazırlandı.
Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer…
Bunu daha önce bir kâhin bana söyleseydi, kuşkusuz geri dönmeye kalkmazdım, ama bu sevdanın nerede, nasıl karşıma çıkacağını düşünmekten belki de olayların sırasını bozardım, zamanı altüst ederdim. Geleceğimizi bilmemektir bizi zamanın içine sokan. Yoksa bir gün dizlerine dokunur dokunmaz onun soyunuvereceğini bilip de beklemek, bir ölümlünün sabrını aşar.