Aslında her şey yerli yerinde; askeri bir düzen içinde. Ama madem kafamın içinde oraya buraya uçuşan düşünceleri sıraya dizemiyorum; muntazaman durmaları gereken bölmelere yerleştiremiyorum; cisimlerle uğraşır, onları yeniden düzenler rahatlarım.
Babam farklıydı: Sadece var olmak isteyen, gündelik hayatını idame ettirebilmeyi yeterli kabul eden biriydi. Bir günü tamamlamak dahi önemliydi onun için. Bu dünya, kimileri için müthiş bir yük, gündelik hayat sonsuz bir eziyettir.
Bazen sokaklarda yürürken istikameti belirsiz bir korkunun pençelerinde kıvranırım. İnsanlar, tehditkar; nedeni anlaşılmaz kötülükler peşinde gibidirler. En fenası da o şehre ait olmama duygusudur. Bu duygu, ne kendi şehrimde ne de başka şehirlerde yakamdan düşmedi...