Renkli Günler

Yves Simon

Renkli Günler Gönderileri

Renkli Günler kitaplarını, Renkli Günler sözleri ve alıntılarını, Renkli Günler yazarlarını, Renkli Günler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evlenir evlenmez ilk işleri bir daire tutmak olmuştu: "gerçek" bir ev olsun da nasıl olursa olsun, içine tek bir kapıdan girilen, kapı kapandığında da insanın kendini gerçekten evinde, güvencede, sarmalanmış hissettiği bir daire. İkincisi ve özellikle, gerçek bir dairenin tuvaletleri de içeride olmalıydı. Çocukken orada ancak gerektiği kadar, hatta mümkün olduğu kadar az kalmaya alışmış, daima keyfince okuyabileceği, düşünebileceği, şarkı söyleyebileceği, hatta uyuklayabileceği uzun, bitmek bilmez molalar hayal etmişti.
Sayfa 8 - Birinci Basım: Temmuz 2001 - Everest Yayınları
Ve sonra, yağmurlu günlerin akşamlarında, yüreğin dünyayı uyandırmak istercesine göğüste çırpındığı, alınların kırıştığı soğuk akşamlarda nasıl da başka biri olmayı isterdi bir aziz, bir kurtarıcı, kurşun yağmuru altında, cephede en ön safta yer alan, eylemde en önde yürüyüp, yumruk havada, ötekilerin sesini bastırarak marş söyleyen, "Bu son kavgamızdır, artık kenetlenelim..." diyen kişi olmalı, tam göğsüne bir kurşun yemeli, lime lime beyaz gömleğin üzerinde kıpkırmızı güzel bir kan lekesi belirmeliydi; kadınlar, erkekler ağlarlardı o zaman; sessizlik olur, gözyaşları dinerdi; nefret, sessizlik, sessiz kortej, iktidar dize gelecek, üçkağıtçılığın, yalanların yerini yeni bir düzen alacak, yaşasın gerçeklik uğruna can veren kahramanlar, yaşasın yoldaşımız...
Sayfa 4 - Birinci Basım: Temmuz 2001 - Everest Yayınları
Reklam
Kis yoksullar icindir,zenginler icin kis yoktur bile.
Sayfa 37
Ya da pastel renkli filmler çekmek isterdi… Çamaşırhanenin yanında oynayan çocuklar, iplerde kuruyan çamaşırlar, babaların yüzleri, uzaklaşan trenlerin sesleri, kavak dallarını hışırdatan rüzgâr, okşanan bir ten, fotoğraflarda saklanan tüm o anılar, eski savaşçılar, bayraktarlar kafilesi, pırıl pırıl helikonlar ta tara ta ta tara ta tara ta ta, uçsuz bucaksız yemyeşil bir tarlada salınan papatyalar, kuşluk vakti iki öküzünü otlatan köylü… Zaman akıp giderdi, evlerdeki çatlaklar gitgide büyürdü, pul pul kabarmış sıvalar üflesen dökülecek gibi görünürdü, bağcıklar açılır ve ayakkabılar su alırdı. Her şey yavaş yavaş çözülür, tendeki hücreler de bir bir ölürdü, tırnaklar kırılır; retinadaki çomakçılar kırmızıyı yeşilden ayırmakta geçen her dakikada daha çok zorlanırdı.
Ve sonra, yağmurlu günlerin akşamlarında, yüreğin dünyayı uyandırmak istercesine göğüste çırpındığı, alınların kırıştığı soğuk akşamlarda nasıl da başka biri olmak isterdi; bir ermiş, bir kurtarıcı, kurşun yağmuru altında cephede en ön safta yer alan, eylemde en önde yürüyen, yumruk havada, ötekilerin seslerini bastırarak marş söyleyen… “Bu son kavgamızdır, artık kenetlenelim” diyen kişi olmalı, tam göğsüne bir kurşun yemeli, lime lime olan beyaz gömleğin üzerinde kıpkırmızı güzel bir kan lekesi belirmeliydi. Kadınlar, erkekler ağlarlardı o zaman; gözyaşları da dinerdi. Nefret, donukluk, sessiz kortej… İktidar dize gelecek; üçkâğıtçılığın, yalanların yerini yeni bir düzen alacak. Yaşasın gerçeklik uğruna can veren kahramanlar, yaşasın yoldaşımız…
127 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
" bir kentin hastalanabileceği hiç aklına gelmemişti. Acı çekebileceği ve yardıma İhtiyaç duyabileceği. Ve de ölebileceği. Belki içlerinden bazıları usulca, amansızca ve kimseler tedbir almadan Ölmeye başlamışlardı bile. " ●Monoton, keyifsiz, boz bulutlar kimi can sıxıcı bir həyatı öz gedişatından çıxarıb dəyişdirmək üçün bəzən bir baxış, bir qoxu, bir səs, bir rəng bəs edə bilər. Bu elə bir an'dır ki qəlbinizin dərinliyində kilidli qalmış hisslərə doğru aparacaq sizi. Çox qısa və bir o qədərdə çox dərin bir an... Yazar musiqini və yazını özünə məxsus tərzi ilə elə birləşdirib ki, gah bilinç axışı texnikasını istifadə edib "şüursuzluğa əsəbləşib", gah da şeirlərinə uzanıb insan ruhunun dəyişkənliyindən bir yol alaraq " "çılğınlıq və həyat" qutusuna doğru ilərləyir. Və bu səyahəti baş obrazımız Thomas üzərində hərəkət etdirərək çox unudulmaz bir personaj yaradıb. Thomas çox ağır ilərləyən qəribə bir xəstəliyə tutulur və bu xəstəliklə birgə içində gizli bir qutuda saxladığı istəkləri, hissləri və arzularına doğru getmək və getməmək kimi bir yol ayrıcına düşür.
Renkli Günler
Renkli GünlerYves Simon · Everest Yayınları · 200419 okunma
Reklam
Renksiz Günler
..raflara koymalı, şu kalp atışını, şu soluğu, kıvrılıp açılan şu ilkbahar yaprağını, insanı ağlatacak denli mavi olan şu gökyüzünü, her şeyi sarsmak, her şeyi doğru ve gerçek kılmak için duyulan şu büyük isteği, büyük mutluluk düşleyen geceleri kapanmayan şu gözleri, şu sonsuz 21 Haziran bekleyişlerini, günlerin uzaması için ilkbaharda beslenen şu umutları, şu büyük haykırma, dans etme, sıçrama, somurtma, kasılma isteğini, kutuda yalnızca küçük bir delik, büyük soluklardan yeni anlık sahnelerin gireceği küçücük bir delik. Kutu yeşil ya da mavi olurdu, parlak kadife gibi.
Sayfa 126Kitabı okudu
Renksiz Günler
"Size ne çok şey söylemek istiyordum, bir bilseniz." "Neden söylemediniz?" "Sizinle buluşmak için kahveye gelirken bunları düşündüm ve sizi orada görünce her şey değişti. Size kimseye söylemediğim sözleri söylüyordum, insan bunları düşünürken delirip, düş görebilir." "Bana söylemeyi kurduğunuz sözcükleri hatırlayın, ben gitmeden önce hatırlayın." "Yarın görüştüğümüzde söylerim." "Hayır, hemen şimdi, yarın unutmuş olacaksınız, ya da söylemekten vazgeçeceksiniz." "Müzikler, sözcükler, çiçek, ağaç, kuş adları vardı, sizinle birlikte keşfetmekten keyif alacağım her şey." "Evet." "Sonra biz, bildiğim bir adada ıssız köydeydik ve her evde sizi öpüyordum." "Sonra?" "Sizi seviyorum, diyordum size." "Bir daha söyleyin." "Sizi seviyorum, sizi seviyorum, sizi seviyorum." ...
Sayfa 115Kitabı okudu
39 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.