''Roman ve hikaye yazarken, mevzuun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (bel kemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vaka olur, beni alakadar eden bir vaka... Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. 'Şu vakayı veya şu insan, şu tipi yazayım' derim. Bu suretle eserin ilk adımı atılmış olur. Mevzu pek iptidai bir şekilde fikrime gelir. Hiçbir zaman hemen derhal bu mevzuun planını yapıp da yazmaya başladığım vaki değildir. Bulduğum mevzuu zihnimde bir köşeye atarım. Onun francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senelerin geçtiği de vakidir. Bu müddet zarfında mevzua ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını tayyederim (atlarım), atarım, çıkarırım. Vakaları retuş ederim. Tipleri de velope ederim (geliştiririm).''
(Arka kapaktan)