Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Resmi Tarih Tartışmaları 10 : Rejim ve Ritüelleri

Kolektif

Resmi Tarih Tartışmaları 10 : Rejim ve Ritüelleri Gönderileri

Resmi Tarih Tartışmaları 10 : Rejim ve Ritüelleri kitaplarını, Resmi Tarih Tartışmaları 10 : Rejim ve Ritüelleri sözleri ve alıntılarını, Resmi Tarih Tartışmaları 10 : Rejim ve Ritüelleri yazarlarını, Resmi Tarih Tartışmaları 10 : Rejim ve Ritüelleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
iki farklı siyasi kişilik ama aynı zihniyet
1965 -1969 yılları arasında Süleyman Demirel'in iktidar döneminde, kırk üç yeni imam hatip okulu açılmış ve “1967 yılında lise ve dengi okullara din dersleri” konulmuştur.” (Ayhan,1999:184) ... 21 Hazi­ran- 21 Temmuz 1977 arasında başbakan olan Ecevit’in söy­lemlerinde de sinin millî birliğin sağlamasında kutsal bir kay­nak olduğu" (Kaplan,2009:252) ifâde edilmiştir.
DP yine formunda
Demokrat Parti döneminde liselerde meslekî ve teknik eğitime yönelik eleme sistemi kaldırılarak lise mezunlarının tamamına üniversiteye girme imkânı sağlanmıştır. Bu durum meslek ve teknik okulları zayıflatırken üniversitelerde öğrenci yığılmalarına neden olmuştur (Sakaoğlu,2003)- Bu dönemde dört yeni üniversite açılmakla birlikte bu üniversitelere Özerk­lik tanınmamıştır (Sakaoğlu,2003:270). Üniversitelere tam özerklik getiren yasa 1960 sonrasında 115 sayılı kanunla gerçekleşmişse de, 1981'de 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ile bu özerklik sınırlandırılmıştır.
Reklam
Cumhuriyet döne­minde dine yapılan vurgular, dinin devlerin ve milletin ideal amaçları doğrultusunda yardımcı bir araç olarak kullanılma­sı ve dinin değişen dünyaya ayak uydurması doğrultusunda olmuştur. [29] 29: Dinin kitleleri yönlendirme işlevi muhafazakâr hareketlerde kullanılmakla birlikre, bu husus Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün hazırlattığı Cuma hutbelerinde de görülmektedir. Örneğin, Tayyare Cemiyetine Yardım başlığıyla hazırlanan hutbede, dinin modernleşme sürecindeki katkısına ve milli unsurlara yapılan vurguya işaret edilmiştir. Kuranın Enfal Suresi'nden hareketle, günün gelişen teknolojisine dikkat çekilerek devletin uçak işinde maddi yardımına ihtiyacı olduğu ifâde edilmiş ve “Ey Müslümanlar! Halinize göre paranızı pulunuzu tahtı bu uğurda esirgemeyin. .... Böylelikle tayyareciliğimiz ilerlesin... yoksa adamın ne dünyası dünya ne de ahireti ahiret olur. "(Usta,2005:28-30) denilmiştir.
Sayfa 293Kitabı okudu
DP'nin Meb'nının sözlerine dikkat!
Çok partili hayata geçiş sürecinde Demokrat Parti’nin, CHP’nin “tek parti diktatörlüğünün” tesisi için bir araç ve “toplumsal ahlâkı bozan kurumlar” olarak gördüğü Köy Enstitüleri’ne yönelik muhalefeti giderek belirginleşmeye başlamıştır. Bu dönemde Köy Enstitüleri, “Öğretmenler için gerekli bilgilerin verilmemesi, gelenek ve görenekleri hiçe
Sayfa 288Kitabı okudu
Hasan Ali Yücel
Hasan Âli Yücel'in bakanlık döneminde öğretmen ve okul sayısında önemli bir artış olmuştur. Dünya klasikleri, ansiklopedi ve edebi dergiler yayınlanmış ve ilk olarak üniversite özerkliği kabul edilmiştir (Sakaoğlu,2003). Latince ve Yunanca dillerinin öğretimi eğitim programına sokulmuş, Hitit, Sümer, Mısır ve Sanskrit dilleri için kürsüler açılmış­tır. Öğretmen açığı ve köylerdeki öğretim yetersizliğine karşı İsmet İnönü’nün talimatıyla, İsmail Hakkı Tonguç’un ''Eğit­men Yetiştirme ve Köy Enstitüleri” projesi uygulanmaya başlanmıştır, Köy Enstitüleri projesine göre, Tonguç’un (akt. Türkoğlu,2004) 'Canlandırılacak Köy’ kitabında belirttiği gibi köyün içten kalkındırılmasını sağlayacak, kendi geçimi­ni sağlayacak ve aynı zamanda köy yaşamına uyum sağlaya­cak ve o koşullarda köyü geliştirme fikrîni sürekli canlı tuta­cak idealist öğretmenlerin yetiştirilmesi hedeflenmiştir. Köy Enstitülerinde bu hedef doğrultusunda teknik ve iş eğitimine büyük bir önem verilmiştir (Katoğlu,1989). Dinî ve geleneksel değerlere değil, işe ve gelişmeye dayanan yeni bir ahlâk anlayışı ortaya konulmaya çalışılmış; çocuklara bu anlayış ak­tarılmak istenmiştir.
Sayfa 286Kitabı okudu
Köy Enstitüleri
26 Aralık 1938 tarihinde toplanan CHP Büyük Kurultayı’nda İsmet İnönü “Millî Şef” ilan edilmiş, millî şef­lik siyasetinin benimsetilmesi yönünde okullarda propaganda faaliyetleri yürütülmüştür. Sakaoğlu (2003:231), bu durumu, “Köy okullarında bile, Yusuf Ziya Ortaçın ‘Bir dağ başısın ak saçın alnında bulutlar diye başlayan şiiri ezberletilecek; okuldan çıkan Anadolu çocukları başı karlı, bulutlu dağlara bakarak şe­fin büyüklüğünü tahayyül edecekler, bu şiiri söyleyerek evlerine gideceklerdi." şeklinde aktarmıştır. Albayrak (2004:373) da Köy Enstitüleri’nin temel amacının kırsal kesimde CHP’nin “gözü kulağı olacak, parti ideolojisini canlı tutacak” gençle­rin yetiştirilmesi olduğunu ifâde ermiştir. Karaömerlioğlu (2006:285-286), Köy Enstitülerinin yeni rejimin siyasal tabanının arttırılması kaygılarının” etkili olduğu bir proje olarak aktarırken, Kaplan (2009:184), enstitülerin amacını, "Korparatist kapitalist tek parti devletinin emrinde milliyetçi asker öğretmenler yetiştirmek" olarak tanımlamıştır. Katoğlu (1989), Köy Enstitüleri projesini bir misyonerlik faaliyetine bezetmiş, bu faaliyetin temel hedeflerini ise, "Kırsal alanı kalkındırmak, İnsanına bilinç kazandırmak, ulusal hedeflerin dayanağı haline getirmek için belli düzeyde bilgi ve beceri sahi­bi kılmaktı, "şeklinde açıklamıştır. Ancak, Köy Enstitüleri'ne yöneltilen “komünistlik” ve “dinsizlik” suçlamaları dikka­te alındığında, kendisine yüklenen partinin ve millî şefliğin değerlerini aktarma “misyonu"nu gerçekleştirmekte başarısız olduğunu iddia etmek mümkün görünmektedir.
Sayfa 285Kitabı okudu
Reklam
Dinî dayanaklarla temel­lendirilen eğitimden ulusal eğitime geçiş sürecinde meydana gelen tepkilere karşı yeni bir Müslümanlık anlayış savunul­muş, gerçek Müslümanlık, hurafelerden arındırılmış, millî menfaatleri destekleyen bir din olarak devlerin kontrolüne alınmıştır. Tunçay'ın (1981:213) da belirttiği gibi, bu düzenlemelerle dine karşı bir tavır alınmaktan öte, dinîn farklı bir yorumu devlet kontrolünde benimsenmiştir. ... Türk Tarih Tezi’ne dayanı­larak tarih ders programında “Türk ırkının üstünlüğü ve bu uygarlıklara Türk uygarlığının beşiklik ettiği” fikrî aktarılarak "üstün millet miti” desteklenmiştir (Sakaoğlu,2003:216).
Sayfa 278Kitabı okudu
Gazzali'nin eğitime büyük katkıları (!)
Özellikle, 16. yüzyıldan itibaren eğitim sistemini belirleyen temel yapı­lar Gazali felsefesinin belirleyiciliği altında dinî inançlar, de­ğerler ve dinî düşünüş biçimleri ile şekillenmiştir.[3] Eğitimde doğmalar hâkim olurken, yeni buluşlar yapan ya da düşünce üreten kişiler “dinsizlikle” suçlanarak cezalandırılmışlardır.[4] Bu dönemde eğitimin
"Atatürk'ün yerine rol yapacak hiçbir oyuncu yeryüzüne gelmemiştir. Kimse onun gibi bakamaz, onun gibi yürüyemez, konuşamaz, kimse onun gİbİ olamaz. Atatürk oynanamaz. Onun bakışı, onun kaşlarını çatışı, onun incelik dolu devinimleri, hiçbir insanın gösteremeyeceği davranışları başkası tarafından yinelemez. Atatürk tekti. Onun gibisi bir daha gelemez" (Apaydın, 1981:287)
Sayfa 255Kitabı okudu
Özellikle de şiirde ‘mübalağa’nın bir edebî sanat olmasının da verdiği imkânlar ile Çağlar ve diğerleri, Atatürk’ün tek bir yönünü değil bizzat şahsını abartarak resmetmekte, Atatürk herhangi bir konuda ne söylemiş ya da ne yapmışsa bunu yegane doğru, güzel iyi veya gerçek konumuna yerleştirmektedir, Böylesi bir çerçeve­de “Atam neylerse güzel eyler” türü bir abartma, buna uygun olarak çizilen resmin takipçiliğini de gerçek Atatürkçülük ola­rak sunulmasını beraberinde getirmektedir. Ayrıca Troçki’nin, epigonları kendilerini sonsuza dek dünyanın merkezine yer­leşmiş sandıkları ve bağnaz bir kendine beğenmişlik içinde ol­dukları yönündeki eleştirileri, muakkipler İçin de söylenebilecektir. Kezâ, onların kendilerini merkez olarak görmeleri o denli ön plandadır ki, bu konumlarını meşru kılma ya da İlah etmede, kendi kalemlerinin yarattığı Atatürk’e de sıkça sarıl­maları kaçınılmaz olmaktadır. Buna bağlı olarak, Atatürk’ü en İyi kendilerinin tanıdığı iddialarının ve Atatürk'ün yakı­nında bulunmalarının kendilerine sağladığı saygı, kısa sürede kendilerini Atatürk’ün ardından onun adına konuşabilecek ve onun çizdiği yolu kendilerinin doldurduklarını dahi iddiâ edebilecekleri bir psikoza sokmaktadır. Çağların Atatürk ve komünizm konusunda yukarıda yer verdiğimiz açıklamaları, bu durumun en somut örneğini oluşturur.
Sayfa 251Kitabı okudu
Reklam
Kezâ, söz konusu kadronun temel özelliklerinden biri, tıpkı Hasan Âli Yücel gibi Atatürk'ün “Sıfırı tarif edebilir misiniz?” sorusuna “Sıfır işte efendimizin solun­da olan bendenizim,” yanıtını verişindeki kendini gösterir (Mango, 2007: 544). Yücel gibi, gelecekte ülkenin en önemli Milli Eğitim Bakanları’ndan biri olacak olan bir ismin bile “sıfır"lığı gönüllü bir şekilde kabulünün mesajı ise açıktır. Bu yolla "siz hiçbir şeysiniz; o ise her şeydir; ona erişmeniz, yaklaşmanız söz konusu değildir; bunu aklınızın ucundan geçirmeyin” anlamına gelecek bir tapınma geleneğinin sunumu yapılmaktadır (Belge, 2010)
Sayfa 250Kitabı okudu
80 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.