"Sözümü tutacağım, dedi Kral yüreğindeki öfkeyi ele veren boğuk bir sesle, lakin kırk gün biter bitmez bu kanun kaçağı saklanacak delik arasın, zira o vakit belki işler umduğu gibi gitmez..."
"Sana da kolay gele, sevgili müstakbel dilenci, dedi Küçük John, umarım tekrar görüşüne de başına bir iş gelmez de insaf dilenmek zorunda kalmazsın..."
İşlerinizi pek ciddi bulduğunuz için bir hayal ülkesinde mutluluğa ve neşeye kısacık da olsa vakit ayırmaya bile utanan, kimseciklere zarar vermeyecek saf bir kahkahayla hayatın hiçbir ortak noktasının olmadığını düşünen insanlardansanız, bundan sonraki sayfaların size göre olmadığını bilin. Kitabı hemen kapatın ve okumaya devam etmeyin, çünkü daha fazla okursanız, tarihte var olmuş iyi ve adil insanları böyle büyük bir renk cümbüşü ve tantana içinde görmekten dehşete düşebilirsiniz.
.
Robin pırlanta ışıltıları, ipek pırıltıları ve atların çın çın öten gümüş çanlarıyla yaklaşan kafileye yüzünü buruşturarak baktı. Kendi kendine söylendi. “Şu piskopos bir din adamına göre fazla şaşaalı giyinmiş. Kendisine din yolunda ışık tutan yüce azizlerin de boyunlarında altın zincir, vücutlarını saran ipekli giysiler ve ayaklarında sivri burunlu pabuçlar var mıymış, merak ediyorum. Hem de tüm bu süslerin parası eminim ki, fakir köylülerin alınlarının teriyle kazandıklarından çıkartılmıştır. Piskopos efendi gün bitmeden, şu hükümranlığın bitebilir haberin olsun.”
.
Sayfa 145 - İş Bankası Kültür Sanat Yayınları, 4.Basım, Çeviren: Çiçek ErişKitabı okudu