Roman Kuramına Giriş

Zekiye Antakyalıoğlu

En Eski Roman Kuramına Giriş Gönderileri

En Eski Roman Kuramına Giriş kitaplarını, en eski Roman Kuramına Giriş sözleri ve alıntılarını, en eski Roman Kuramına Giriş yazarlarını, en eski Roman Kuramına Giriş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Romana, insanı ve onun hikayelerini en iyi anla­tan kitle eğlence araçlarından biri gibi yaklaşmak mümkünse de, romanın kendine has yazım stratejileri olan bir sanat biçimi oldu­ğu unutulmamalıdır.
Edebi eleştiri yapabilmenin, onu yerleşik bir kurum haline ge­tirebilmenin önşartı edebiyat, felsefe, tarih ve kuram hakkında bir şeyler bilmektir.
Reklam
Edebiyat öğrencileri edebiyat "hakkında" öğrenim görürler. Edebiyat öğrenmezler. Verilen edebi eserlere belirli edebi yöntemler eşliğinde eleştirel bakış getirmeyi öğrenir­ler. Eleştiri çok gereklidir çünkü sanat da aynen doğa gibi kendini anlatmaz. Sanat sadece gösterir, açıklamaz. Onu anlatan şey, hak­kında yazılanlar bütünüdür, yani eleştiridir. Edebiyat bölümlerin­ de öğrendiğimiz şey edebiyat hakkında belirli yollarla geliştirilmiş bilgiler bütünüdür.
Roman öyle bir yazın türüdür ki yazan kişi ne yalan söyleyebilir ne doğ­ruyu söyleyebilir, ne de hata yapabilir. Romancı yalan söyleyemez çün­kü okuru zaten ondan doğruları anlatmasını beklememektedir. Romanın gerçek yaşamdan daha fazla gerçekçi ve doğrucu olma duru­mu elbette vardır ama romancının yalan söyleme ihtimali yoktur. Bir romancı kitabının herhangi bir yerinde durup okuruna şimdi anlata­caklarının "gerçekten olduğunu" belirtse dahi okur bu cümleyi kurgu­nun bir parçası olarak değerlendirecektir. Hatta yazar o açıklama cümlesini okuruna dipnot olarak verip altına tarih ve imzasını bile atsa bu onu kurgudan sıyırıp gerçeklik boyutuna taşımayacaktır. Çünkü yaz­dığı kitabın alt başlığı olan "roman", yazdıklarının tümünün kurmaca olduğunu garanti etmek için oradadır. Romancının hata yapması da zordur. Çünkü ne yazarsa yazsın okurla anlaşmaya varılmış görünmez bir protokol cümlesi vardır: "Burada söylenmiş olan her şey bilerek, belirli bir amaç için söylendi." Yani bir roman yazarı "Napolyon" kelimesi­ni sürekli yanlış yazmış olsa bile okur bunun kurgusal ve sembolik bir amacı olduğunu düşünecektir. Dolayısıyla hiç kimse romancının ceha­letinin maskesini düşüremez. Terry Eagleton
Gerçeği dil ve söylem yoluyla betimleme­ ye, izah etmeye, mukayese etmeye veya belirtmeye çalıştığımız an "gerçek"ten "gerçeklik"e, "şey" den "olgu"ya geçeriz. Yani gerçeklik, gerçeğin dilselleştirilmiş, antropomorfık hale getirilmiş, güvenilir olmayan, değişken görünümlerinden biridir. Gerçeğin insan du­yularıyla algılanıp, dille ifade edildiği haline gerçeklik deriz. Ger­çekçilik ise, işte, dilselleşmiş olan gerçekliği, sembolik düzenin parçası haline indirgenmiş olanı ya da bir "olgular" bütünü olarak dünyayı olduğu gibi temsil etmektir.
Geleneksel gerçekçi roman, temsil ettiği şeyin bir fotoğrafı ise, XIX. yüzyıl sonrası modern roman, temsil ettiği şeyin üç boyutlu bir filmi gibidir.
Reklam
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.