''İnsan, varoluşundan ileri gelen ve ona rengini veren iki zaafa tabidir. Her yerde dua etmesi ve de her yerde sevmesi gerekir; işte tüm romanların temeli budur.''
İnsan, varoluşundan ileri gelen ve ona rengini veren iki zaafa tabidir. Her yerde dua etmesi ve her yerde sevmesi gerekir; işte tüm romanların temeli budur.
Neye yararlar, öyle mi? İkiyüzlü, ahlaksız insanlar sizi, bu saçma sapan soruyu ancak siz sorarsınız zaten. Romanlar sizi olduğunuz gibi resmetmeye yarar; sonuçlarından korktuğunuz için sanatçının fırçasından kaçmak isteyen kibirli insanlar. Hani kendimi ifade etmem mümkünse, roman "her çağın adetlerinin tablosu" olduğundan, insanı tanımak isteyen filozof için tarih kadar aslidir; zira tarihçinin fırçası ancak kendini gösterdiği gibi resmeder ama o zaman gerçekten kendisi değildir: İhtiras ve kibir onun yüzünü öyle bir maskeyle örter ki bize sunduğu insan değil sadece bu iki tutkudur.
Romanın fırçası ise, aksine, onun iç hakikatini kavrar, onu maskeyi çıkardığı zaman yakalar ve çok daha ilginç olan nihai taslak aynı zamanda çok daha gerçektir; işte romanların faydası. Onları sevmeyen siz soğuk sansürcüler, "Neden portre yapılıyor ki?" diyen kötürümlere benziyorsunuz.