Romana başladığımda tarihi sıkıcı bir roman gibiydi bu yüzden 2 defa baştan başladım ama devam edince sevdim.
Kitabı henüz okumayanlar incelemenin devamını okumasın lütfen
Bazı olayların tabiatüstü olması sebebi ile romanın tam olarak nasıl olduğu anlaşılamayabiliyor.Ama aslında gerçekler sembolize ediliyormuş.
Selim Pusat'a atılan iftiralarla tüm ülke tarafından reddedilmesiyle değil de aşk acısıyla çökmesi bu acıyı kaldıramaması ve bunu geçmişle gelecekle bağdaştırması ..
Güntülü'ye olan aşkı Prenses Leyla'ya olan bağı ve Eşi Ayşe'ye olmayan bağlılığı karışık kendi de bilmiyor kabul etmiyor ama yaşıyor acısını çekiyor.
Arkadaşı Şeref ile birlikte askerliğe hayatlarını adamış olmaları sonrasında Şeref'in iftiralara dayanamayıp intihar etmesi ama kendisini asıl, ruhen öldürenin Selim olduğunu söylemesi içler acısı.
Kitabın sonunda Ülker'in bunları manevi olarak dinlemesi hem en anlamlı yer oldu hem de puzzle'ın yerleştirmedeğim fazla parçası gibi oldu bu yüzden kitabın devamı varmış gibi hissettirdi.