Denir ki, istiâze'nin hakikatinin zahir olması, sadece sözde,
أعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّحِيمِ demekle mümkün değildir. Elbette huzuru
kalble söylenmesi lâzımdır. Sözünün hal ve fiiline uygun olması gerekir. Dilin أَعُوذُ بِاللَّهِ "Ben Allah'a sığınırım," derken; halinin ve fiilinin أعُوذُ بالشَّيْطَانِ "Ben şeytana sığınırım" dememelidir. İşte bu durum, isyân ve tuğyanda nefsin şeytanla ortak olmasıdır.
Şeytan yeme ve içme sebebiyle Adem oğluna musallat olur. İnsan ikisini (yeme ve içmeyi) terk ettiği zaman, mide ve ferç şehvetini kestiği takdirde şeytan asla kendisine müdähele etme yolunu bulamaz. Şeytanı ıslah etmenin yolu kişinin midesine ve beline sahip olmasından geçer.
Amma nefs-i emmâre'nin ıslahının yolu vardır. Nefs-i emmårenin islah yolu, beş vakit namazdır. Çünkü namazın farz olmasının sebebi nefsin ıslahıdır. Zirā namazda üç tabaka lezzet vardır.
1- Büyük Melik'in (Allah'ın) huzurunda el bağlamak,
2- Onun için rükü'a varmak,
3- Onun için secde etmek.
Nefis, hudû', (boyun eğmek) huşû' ve tezellül (tevâzu) ile ıslah olur
Sayfa 35 - Gül Kitap - 1. Cilt - Tercüme: Ömer Faruk Hilmi
Akıllı kişinin, sıkıntılardan, kayıtlardan (saplantı ve kaprislerden) gailelerden ve vucûdun (varlığın) helâk edici tehlikelerinden kurtulmak için, yapması gereken şey; şeriat'ın kuvvetli ipine sarılması ve sırat-ı müstekîmi şaşmamak yâni doğru yoldan aslâ ayrılmamaktır. İşin sonu gizlidir. (Akıbetin ne olacağı ve hayatın) ne ile sonuçlanacağı bilinmez.
"Kim hakîkî bir şekilde şeytandan Allah'a sığınırsa, bu da huzuru kalble mümkündür; Cenâb-ı Allah, onunla şeytanın arasına üçyüz perde gerer; perdenin arası yerle gök arası gibidir."
Sayfa 33 - Gül Kitap - 1. Cilt - Tercüme: Ömer Faruk Hilmi
Zahirde şeytan ile murat edilen "İblis" ve aveneleridir. Denildi ki: "Şeytan kelimesi, insanları, tereddüde düşüren, doğru caddeden saptıran, azgın ve haddi aşan insan ve cinlerin hepsi için kullanılır." Cenâb-ı Allah, insan ve cin şeytanlarını şöyle beyan ettikleri gibi:
وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِي عَدُوًّا شَيَاطِينَ الإِنْسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ (112)
"Ve böyle... Biz her peygambere insü cinn şeytanlarını düşman kılmışızdır. Bunlar aldatmak için birbirlerine lâfın yaldızlısını telkin eder dururlar. Eğer rabbin dilese idi, bunu yapmazlardı. O halde bırak şunları uydurdukları hurafat ile haşrolsunlar. " (En'âm: 6/112)
Sayfa 31 - Gül Kitap - 1. Cilt - Tercüme: Ömer Faruk Hilmi
Rum meliklerinden Kayser, Hazret-i Ömer (r.a.)'a mektub yazdı.
-"Bende baş ağrısı var. Doktorlar, tedavi etmede aciz kaldılar. Eğer yanınızda baş ağrısına iyi gelen bir ilaç varsa bana gönderirseniz iyi olur, "dedi.
Hazret-i Ömer (r.a.) kendisine bir fes gönderdi. Rum Kayseri, fesi başına koyarkoymaz ağrısı kesildi. Fesi başından indirdiği zaman, baş ağrısı yine başlıyordu. Rumlar, hayret ettiler. İçinde ne olup olmadığını öğrenmek istediler. Fesi söktüler. İçinde bir kağıt vardı. Kağıdın üzerinde
يسمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم
Yazılıydı.
Sayfa 49 - Gül Kitap - 1. Cilt - Tercüme: Ömer Faruk Hilmi
Tefsir-i Kebir'de, söyle buyuruldu : أعُوذُ بالله ben Allah'a sığınırım, kişinin tüm iyilikleri kazanıp bütün tehlikelerinden kurtulması için mahlûkattan hâlika ve nefsi için sonsuz ihtiyaçlardan kurtulup; kâmil manāda Hak zenginliğine dönmektir.
فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ
"O halde hemen Allah'a kaçın, haberiniz olsun ki, ben size O'ndan bir açık nezîrim(uyarıcıyım) " Âyetinin sırrı budur. Ve yine burada Rabbu'l-âleminin huzuruna yaklaşmaya acziyetten başka vesile yoktur. Acizlik, makamların sonudur.
Nuh Aleyhisselâm, gemiden çıktığında, Şeytan aleyhilla'ne geldi.
Nuh Aleyhisselâm, ona sordu:
-"Ey Allah'ın düşmanı! Adem oğlunun hangi ahlâkı, sana ve senin askerlerine, onları dalâlete sokmanızda ve helâk'a götürmenizde en yardımcıdır." Şeytan:
-"Biz Adem oğlunun, Şahih (aşırı cimri) haris (dünyaya düşkün), hasûd (kıskanç), cebbâr (zorba) ve acûl (aceleci) gördüğümüz zaman, ona bir kere dokunuruz. Bu ahlâklar birinde toplandığı zaman, biz onu "Şeytan merîd" diye isimlendiririz. Çünkü bu kötü ahlâklar, şeytanların reisinin ahlâkıdır.
Sayfa 35 - Gül Kitap - 1. Cilt - Tercüme: Ömer Faruk Hilmi