Rusların Gözüyle İstanbul

Emine İnanır

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bizanslılar düşerken Latinler (İtalyanlar) yardım etmek istemediler, dahası, yazarın da belirttiği üzere şöyle düşündüler:“Müdehale etmeyelim, Türkler Çargrad’ı alsınlar, sonra biz de bu kenti onlardan alırız”. Böylece hiçbir yerden yardım gelmedi. Sadece bir Cenevizli, Prens Giustiniani, yanına 600 asker alıp iki gemi ve iki kadırgayla Bizans’a yardıma yetişti. Prens, denizde dolaşan padişah gemilerinin arasından gizlice geçerek İstanbul surlarına yaklaştı. Konstantin onu önceden de tanıdığı için gelmesine çok sevindi, saygıyla karşıladı ve ona 2000 adam verilmesini emretti. Prens Giustiniani İmparator’dan en tehlikeli yeri istedi ve orayı o kadar cesurca ve korkusuzca korudu ki, Türkler oradan geri çekilmek zorunda kaldılar ve bir daha bu bölgeye uzun süre yaklaşamadılar. Prens, aynı zamanda surları dolaştı ve Bizans askerlerinin morallerini yükseltmeye çalıştı. Onlara Tanrı’dan umut kesmemeleri gerektiğini hatırlattı.
Ancak, dağları da yerinden oynatmış olsaydı, Tanrı’nın iradesine karşı gelemezdi.
Reklam
Bizanslılar İstanbul’un Fethi’nin sabahında verdikleri kayıpların cesetlerini topladılar, patrik ve papazlar ayinler düzenlediler. Hayatını kaybeden 1740 Yunanlı, 700 Latin ve Ermeni toprağa verildi. İmparator yanına soyluları aldı, kent surlarını dolaştılar, askerlerin yorgunluktan nöbet tuttukları yerde uyuyup kaldıklarını gördüler. Hendek ve kuyularda, sahillerde de cesetlerin olduğu tespit edildi, toplam kayıpların 18.000 civarında olduğu hesaplandı. Çar koç başlarının yakılmasını emretti. Daha sonra Çar ve ona eşlik eden heyet Büyük Kiliseye geçti ve düşmanın bu kentten uzaklaşması için dua ettiler. Türklerin, kayıplarını görünce kenti terk edeceklerini düşündüler… Ancak, “Tanrıdan korkmaz”, “Melun“ (Fatih Sultan Mehmed bu şekilde adlandırılır) kentten uzaklaşma gibi düşüncelere kapılmadan, hemen ertesi gün kayıpların tespiti için adamlarını gönderdi. Çok sayıda şehit verdikleri anlaşıldı, onların cesetlerini toplamak için bir çok askerini buraya gönderdi. İmparator ise kendi halkından hendeklerin ve derelerin cesetlerden temizlenmesini emretti. Bu arada düşman askerlerinin ne pahasına olursa olsun engellenmesi gerektiğini de açıkladı. Yedinci gün Padişah ordusuna taarruz emri verdi, ilk gün olduğu gibi, ara vermeden, nöbetleşerek savaşlarını öğütledi…
Osmanlı İmparatorluğu, Rus gezgin yazarlarının hayallerinde ilgi uyandıracak bir biçimde gösterilir. Bir yandan, Osmanlı karşıtı bakışın açıkça ortaya çıktığı görülür, diğer yandan ise kendileri için yabancı olan İstanbul’u ve onun Doğu’daki yerini bulmak, anlamak, oraya sızmak için yazarların gizlice bir istek gösterdikleri anlaşılır.
Sayfa 112Kitabı okudu
1204 yılındaki olaylardan sonra eski güzelliğini ve çekiciliğini kaybetmiş olan İstanbul (Konstantinopolis) sarayları ve mabetleri, 14.yüzyılda düşüş evresine geçer. Bir yandan doğudan Anadolu’ya Türkler’in akını başlamıştır. Bizans bu akınları durdurmaya çalışmışsa da başarılı olamamıştır. 1071 Malazgirt Zaferi ile birlikte Anadolu kapıları Türklere açılmıştır. Türkler kısa zamanda Ege ve Marmara kıyılarına kadar ilerlemiştir. Bu durum Bizans’ı uluslarası siyasette zirveden ikinci derece önemli devletlerin arasına taşır. Söz konusu gelişmelere karşın Bizans aristokrasisi eski ihtişam düşkünlüğünden hâlâ vazgeçememiştir.
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.