1140lı yıllardan 1170li yıllara uzanan bir Bizans dönemi öyküsüdür. Satırarası tarihçiliği sevenlere ideal. Ömrü boyunca hiç sevil(e)meyen bir tarih yazıcısının geleceğe dair gördüğü rüyalar ve iktidar hırsı hiç bitmeyen Andronikos'un geçmişe dair rüyaları... Entrika, aşk üçgeni, yalanlar,hırsları.. Gerisi bildiğiniz insanoğlu...
Ne geçmişe ait rüyalar işe yarayacaktır ne de geleceği görmesi Stefanos'u sevdirmeye yarayacaktır. Çünkü "rüya, yorgun karanlıklardan doğan ışık"tı ve bu ışık bazen çok uzak geleceğe gösterdiği için "içinden insan çıkan kuşlar da, ejderhaya benzeyen duman saçarak ilerleyen yılanlar da,içinde insan saklanan siyah kutular da" hep anlamsız kalacaktır, sene 1140lar çünkü.
Kurgunun ilgimi çeken bir başka kısmı ise Bizans'ın penceresinden Türkler'e bakılması, Miryakefelon savaşı, Kılıçarslan, katolikler, bölgelerin o yıllardaki isimleri.. Bence ilginizi çekmeli..