Feyza Hepçilingirler ana dili (He ne kadar “anadili” diye yazsa da ben ayrı yazmayı tercih ediyorum.) Türkçeye sahip çıkan, ana dili üzerine titreyen, Cumhuriyet gazetesinin kitap ekine gönderdiği yazılarla dil konusunda farkındalık oluşturan, bu ekteki “Türkçe Günlükleri” köşesinde okurların kafasını kurcalayan birçok soruya yer verip hiç
Deniz durulur, hayvanlar susar; çünkü doğum gerçekleşmiş, güneş doğmuştur. Güneşin her sabah yeniden görünmesini "doğmak, doğum" sözcükleriyle anlatan başka bir dil var mıdır? Türkçede böyle anlatılır ve bu adlandırma ne kadar gerçekçiyse o kadar da şiirseldir.
Hocam yerine koyduğum bir yazarın, her an açıp faydalanabileceğim, başucu kitabım diyebileceğim eseri. Daha önce okuduğum "Off Dilim!" adlı çocuk kitabından alamadığım edebi zevki bu eserinden de alamamış olmak artık beni rahatsız etmiyor. Çünkü Feyza Hepçilingirler ana dili Türkçe olan herkese dil hassasiyeti kazandırma çabası içinde yazıyor. Bu çabanın kendisini iyi öykücüler arasına girmekten alıkoyduğunu bir yerde kendisi de belirtmiş. Okuyanlara bir şey öğretme havasında yazılmış bir eser de değil bu. Yazar, günlük olarak kaleme aldığı yazılarında gezdiği yerlerden, okuduğu kitaplardan, izlediği dizi ve filmlerden, aldığı mektuplardan hareketle yapılan dil yanlışlarına ve dil inceliklerine dikkat çekiyor. Bunu yaparken esprili, yer yer iğneleyici ve alaycı bir dil kullanması da yazılanları akıcı hâle getirmiş. Verdiği kitap önerileri ve anlattığı dil bilgisi kuralları ise ara ara kitabı tekrar açmamı sağlayacak. Eğitimciler başta olmak üzere ana dili Türkçe olan herkesin okumasını tavsiye edeceğim bir kitap.
Yazarın bazı konulara karşı takındığı tavır ise -başörtüsü gibi- rahatsız ediciydi. Sanırım bu hususta şaşırmayacağız.
Sivasspor-Galatasaray karşılaşmasında (4.5.2008) maçı anlatan spikerin "Mombre'nin kafası dışarı çıktı." dediğini duyunca Feyzi Palut, "Maçın devamını nasıl oynadı acaba?" diye sormuştu. Kafasız olarak oynamıştır herhalde.
Bir tümcenin başını sonuna bağlayamamak, tümceyi bozduğunu fark edemeyecek kadar Türkçeden uzak olmak, eğitimli kişilerin hiçbirinde affedilir bir durum değildir.
Oğuz Atay'ın "Bir Bilim Adamının Romanı"nda anlattığı, İTÜ İnşaat Fakültesi'nden hocası Prof. Dr. Mustafa İnan, "Niye İngilizce yazmıyorsunuz makalelerinizi?" diye soranlara, "Merak ediyorlarsa çevirsinler." dermiş.
"50 yıl sonra Türkçe diye bir dil kalmayacak." diyen şom ağızlılara inanmayın. Türkçe ne "badire"ler atlatmış şimdiye dek. Türkçeden başka hangi dil, 600 yıl hor kullanılmaya, yüzüne bakılmamaya dayanabilirdi?