GERÇEKÇiLİK VE HALKÇILIK
Sözü geçen görevin başarılmasının bir başka koşulu da sanatçının "gerçekçi" olmasıdır. Ama bu, tümüyle romantizme sırt çeviren ve naturalizme yüz veren kuru, aldatıcı ve edilgen bir gerçekçilik değildir. Etkin, "namuslu ve samimi" bir gerçekçiliktir: "Halkçı bir edebiyatın ancak realist olabileceği, izaha ihtiyaç göstermeyecek kadar açık bir hakikattir. Halk alelûmum realist olduğu ve tahriften hoşlanmadığı için, hakikatleri maksatlı veya maksatsız, şuurlu veya şuursuz değiştiren muharrirlerden de pek hoşlanmaz. Yalnız bu realizm, naturalizme pek benzeyen diğer realizm ile karıştırılmamalıdır. Realist olacağım diye hayatta vakıa halinde mevcut bulunan romantizmi inkar etmek saflık olur. Zaten ben bu izm'lerden pek bir şey anlamam. Benim için sadece hayat ve insan vardır. (...)Muharrir realist mi? Şöyle mi, böyle mi diye araştıracağımıza namuslu mu yoksa yalancı ve tahrifçi mi? diye sormalıyız. Hakiki realizm samimi olmak, yalan söylememektir."< Gerçekçiliğin bir başka özelliği de 'inandırıcı' olmaktır. Sabahattin Ali buna aşırı özen gösterir. Arkadaşı Sevgi Sanlı'ya, "Bazı gerçek olayları gözlediği gibi yazamadığını, gerçek yaşamın öykülerden çok daha şaşırtıcı, çok daha akıl almaz olduğunu" söyler. Gerçeği inandırıcı kılmak için bazen onu yumuşatmak zorunda kaldığını açıklar.