Genç gelinlere yardımcı olacağı
varsayılan, dili neşeli, ünlemlerle ve numaralandırılmış çizimlerle dolu modern, geleceğe yönelik bilgiler veren bir broşürde öyle cümlelere ya da sözcüklere rastlamıştı ki kusacak gibi olmuştu:
Sümüksü zar, ve tekinsiz ve parlayan penis başı. Florence'in idrakini zorlayan cümleler de vardı,özellikle girişlerle ilgili olanlar: Girmeden hemen önce, ya da sonunda girer, ve sevinçle, girdikten hemen sonra... Florence o gece, Edward'ın geçebileceği bir tür giriş kapısına ya da oturma odasına dönüşmek zorunda mıydı? Aklına acıdan, bıçağın karşısında ikiye ayrılan etten başka bir şey getirmeyen bir sözcükle de sık sık karşılaşıyordu: delmek.
İyimser anlarında, aşırı iffet tasladığını düşünerek kendini iknaya çalışıyordu, mutlaka geçecekti.Kuşkusuz, Edward'ın kan hücum etmiş penisinin -bir korkunç terim daha- altında sallanan testislerini
düşünmek üst dudağını bükmesine yetiyordu; birinin, hatta sevdiği birinin kendisinin 'orasına'
dokunması fikri de, örneğin gözünden ameliyat olmak kadar iticiydi. Ancak bu aşırı iffetliliği
bebeklere kadar vardırmıyordu. Bebekleri seviyordu; ara sıra kuzininin küçük oğullarına bakmış ve bundan zevk almıştı. Edward'dan hamile kalmaktan hoşlanacağını düşünüyordu ve çocuk doğurmaktan, en azından kuramsal olarak korkmuyordu. Keşke onun da, İsa'nın annesi gibi, bir sihir sayesinde karnı burnuna gelebilseydi.
Kuyruğa girer ya da bir bekleme odasında bekler diye cebinde her zaman karton kapaklı bir kitap, genellikle de tarih kitabı bulundururdu Edward. Okuduğu şeyleri iyice küçülmüş bir kurşun kalemle işaretlerdi.