Sahte Dindarlar Sahte Laikler

Seyyid Ahmet Arvasi

Sahte Dindarlar Sahte Laikler Quotes

You can find Sahte Dindarlar Sahte Laikler quotes, Sahte Dindarlar Sahte Laikler book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Yine hemen belirtelim ki, İran Şiî Cumhuriyeti'nin ve Vehhabî Suudi Arabistan Krallığı'nın esas maksadı "Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak değildir. Her ikisinin de ortak hedefi, asırlardır, bu milletin vicdanını yoğuran "Ehl-i Sünnet Vel Cemaat" inançlarını yıkmak, Türk milletini ve devletini kontrol altına almaktır. Bu oyun, Cumhuriyet'ten önce de oynanıyordu.
Türk, bütün tarihi boyunca böyle olmuştur ve böyle davranmıştır. Bazıları, Yavuz Sultan Selim Han'ın yaptığı "Çaldıran Savaşı'nı bir mezhep kavgası sanırlar. Oysa durum, tamamı ile başkadır. O zaman da İran'ın gözü Osmanlı-Türk topraklarında idi. "Şiiliği" ideoloji edinen İran siyaset adamları, ülkemize bu kanaldan sızmak ve yönetimi ele geçirmek istiyorlardı. İşte Yavuz Selim Han, düşmanın bu arzusunun, bir daha dirilmemesi için "Çaldıran "Savaşı"nı yapmış ve İran'ın emperyalist emellerini yerle bir etmişti. Şimdi, Humeyni bizden bunun intikamını almak istemektedir.
Reklam
Herkes bilir ki, "lâiklik", Hıristiyan Dünyası'nda doğan bir kavramdır. Bu âlemde, asırlarca süren kilise,-devlet çatışmasının bir ürünüdür. Kelimenin aslı Yunanca "laikos"tur. Hıristiyanlar, kilise adamlarına (ruhbanlara) "clérici" ve bunların dışında kalan ve dîn adamı sıfatı taşımayan halka da "laici" derlerdi. Görüldüğü gibi, Batı kültüründe de "lâiklik" dinsizlik demek olmayıp "ruhban sınıfına" mensup olmamak demektir. Bu haliyle "lâiklik", dîndarlığın zıddı olmayıp "ruhban sınıfının dışında" olmak demektir.
Müslümanlar, yüksek basiretleri ile bu oyunu görmeli, gerçekten inanmış aydınlar, İran'dan ve Suudi Arabistan'dan, yahut Cami-ül Ezher'den kaynaklanan fitneler karşısında uyanık olduğu gibi, "Tanrıtanımaz ve marksistlerin tahrikleri" karşısında da çok dikkatli olmalıdırlar.
Esefle belirtelim ki, günümüzde yine İran ve Suudî kaynaklı fitne susmuş değildir. Fırsat buldukça, şeytanın aklına bile gelmeyen metodlar ile ülkemize sızmaya çalışmaktadır. Onun için ve ısrarla yıllardan beri diyoruz ki, "Bir devlet, milletinin dînine sahip çıkmaz, kendini çeşitli komplekslere kaptırarak, dîn sahasını ihmal ederse; millet, sağlam, yeterli ve tatmin edici bir dîn eğitim ve öğretiminden geçirilmezse, başka devletler 'sahte sahipçilik tavrı' içinde meseleleri istismar ederler". Dediğimiz bir bir çıkmıyor mu?
Aynı şekilde, Sultan II. Mahmud döneminde, İngiliz'lerin kışkırtması ile Hicaz'da ayaklanan Vehhabi Suudiler de imparatorluğumuzu bölmek istiyorlardı. Sultan'ın, Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı bunların üstüne gönderip Vehhabi Suudi isyanını bastırıp, ele başlarını yakalatıp İstanbul'da idam etmesi de yine bir mezhep savaşı olmayıp doğrudan doğruya bir devletin kendini koruması için verdiği mücadeleden ibarettir. Suudiler, bu acıyı unutmamışlardır.
Reklam
- Peki, Osmanlı Devleti'nin resmî dîni İslâm, Anayasası Kur'ân değil miydi. Padişah, bu Kitap ve Anayasa'ya göre Devlet'i yönetmekle mükellef değilmiydi? Evet, aynen dediğiniz gibiydi. Devletin "resmî dîni" vardı, anayasa ve kanunlar, herşeyden önce, bu dîn ve inançlara dayanıyordu. Devletin yönetimi, bir "hânedana" bırakılmıştı. Tıpkı, bugünkü İngiltere gibi!.. Tıpkı, bugünkü, Belçika, Hollanda, Danimarka gibi... - Ne diyorsunuz, bu saydığınız Avrupa ülkeleri "lâik" değil mi diyorsunuz? - Evet, öyle diyorum! Bu saydığım ülkelerden hiç biri "lâik" değildir, herbirinin bir "resmî dîni" vardır. Fakat, aynı zamanda bu devletler, artık "teokratik" de değiller. Bunlar da tıpkı Osmanlı Devleti gibi, "resmî bir dîne" sahip oldukları halde, "dîn ve vicdan hürriyetine" büyük değer verirler, "Kilise"lerine büyük saygı duymakla birlikte, "devleti" ruhbanlar sınıfına bırakmazlar.
Esefle belirtelim ki, günümüzde yine İran ve Suudi kaynaklı fitne susmuş değildir. Fırsat buldukça, şeytanın aklına bile gelmeyen metodlar ile ülkemize sızmaya çalışmaktadır. Onun için ve ısrarla yıllardan beri diyoruz ki, "Bir devlet, milletinin dînine sahip çıkmaz, kendini çeşitli komplekslere kaptırarak, dîn sahasını ihmal ederse; millet, sağlam, yeterli ve tatmin edici bir din eğitim ve öğretiminden geçirilmezse, başka devletler 'sahte sahipçilik tavrı' içinde meseleleri istismar ederler". Dediğimiz bir bir çıkmıyor mu?
Baylar ve bayanlar, lütfen biraz ciddi olalım. Ben, dinsizin ve marksistin çocuklarının durumunu bilmem; fakat, inanan ve milletin çoğunluğunu teşkil eden Müslüman-Türk halkı, bizden ciddî, samimi ve yeterli bir dîn eğitim ve öğretimi bekliyor.
Bunlar hâla aynı
Çoğu, 60-70 yaşına merdiven dayamış bu kimseler, hem çok gevezedirler, hem de "katılaşmış hükümler" taşırlar. Onları sadece dinleyecek ve tasdik edeceksiniz. Asla, "alternatif fikirlere" tahammülleri yoktur.
67 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.