Sana Din’den Sorarlar - Cilt 1

Ebubekir Sifil

Newest Sana Din’den Sorarlar - Cilt 1 Quotes

You can find Newest Sana Din’den Sorarlar - Cilt 1 quotes, newest Sana Din’den Sorarlar - Cilt 1 book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde Müslümanların problemi, gerçek anlamda neye ihtiyaç duyduklarını doğru tesbit edememeleridir. Gerçek anlamda eksikliğini hissetmemiz gereken, Fıkh'ın bizi taşıyacağı nokta mıdır, yoksa içinde bulunduğumuz ve mutlaklaştırdığımız ahvali onaylayacak bir Fıkıh mı? Bu noktayı netleştirmeden ictihad kapısının kapalı olması/sayılması da, açık olması/sayılması da sadra şifa bir netice hasıl etmeyecektir.
Sayfa 17
Tek kanallı beslenmeyle okuduğu birkaç kitabın etkisinde kalarak "ahkâm kesenler"e hepimiz rastlamışızdır. Hep hayret ederim; ben okudukça, bildiğim hususların azlığını hissetmenin altında her geçen gün biraz daha fazla ezilirken, birkaç kitap okuyan bu insanlar kısa yoldan nasıl "allame-i cihan" oluveriyor!.. Bir veya birkaç eseri -tabirimi mazur görün- "yalapşap" okuduktan sonra en çetin meselelerle ilgili köşeli laflar edenleri mi ararsınız, "bu husus Kur'an'da yok" diyerek sağlam hadislerle sabit ahkâma itiraz edenleri mi .. Netice olarak müfessirlerin yaptığı gibi, sözün sonunu "Allah en iyisini bilir" diyerek bağlamayı şiar edindiğimiz sürece, okuduklarımız ve öğrendiklerimiz bize rıza-i ilahiye ulaşmada rehberlik edecektir. Unutmayalım, öncekiler, ilim öğrenmeden önce "edep" öğreniyordu... • Ebubekir Sifil | Sana Din'den Sorarlar 1 #kitapalıntıları #sanadindensorarlarbirincicilt
Reklam
“Amel olmadan söz müstakim olmaz. Söz ve amel niyetsiz istikamet bulmaz. Sünnet’e uygunluk olmadıkça da ne söz, ne amel, ne de niyet istikamete kavuşabilir.”
İ L K E
“Dilimizde Ehl-i Sünnet çizgide kaleme alınmış -gerek telif, gerekse çeviri- birçok Kelam/İtikad kitabı mevcuttur. Bunlardan istifadeyle, Ehl-i Sünnet mihengine vurulduğunda kimin hangi görüşünün alınması ve kimin hangi görüşünün atılması gerektiğimi anlamak zor değildir. Yeter ki başka meselelerle uğraştığımız kadar Ehl-i Sünnet itikadını öğrenmeye de zaman ve enerji ayıralım…”
rihlekitapKitabı okudu
“Eskilerin tabiriyle kalp “nazargâh-ı ilahî” olduğu için oraya nüfuz eden her şey bütün bedeni etkisi altına alır ve insana hükmeder. İmam ed-Debûsî’yi anmanın tam sırasıdır. el-Emedu’l-Aksâ’da -anlam olarak- şöyle der: Beden, bir raiyyedir ve iki farklı yönetici tarafından sevk ü idare olunur: Nefs ve Ruh. Nefis dünya kaynaklıdır; ruhu bilmez, inkâra meyillidir ve ölümle birlikte fena bulur. Ruh ise Allah Teâlâ canibindendir; nefis bilip tanır ve Yüce Allah’tan geldiği için ölümle fena bulmaz. Baş (beyin) ve kalp de bu iki zıt idarecinin vezirleridir. Baş (beyin) nefsin, kalp ise ruhun veziridir. Baş (beyin) ancak duyu organlarıyla iş görür. Bunlarla da ancak dünya menfaatlerine ulaşılır. Kalp ise akıl nuru ile nazar eder. Onun nazarı, mugayyebat hakkında teemmül etmektir. Bedene, mezkûr iki zıt yöneticiden hangisi hakim olursa, bu vezirler onun etkisi altına girer…”
rihlekitapKitabı okudu
“Din’in temel hedefi olan ‘insan-ı kâmil’i inşa etmek için üç Fıkıh vazgeçilmezdir: Fıkh-ı Ekber, Fıkh-ı Zahir ve Fıkh-ı Batın. Bunlardan ilki Akad’i, ikincisi Fıkıh ilmini, üçüncüsü de Tasavvuf’u ifade eder ve kemal’in, hiçbirinin ihmaline tahammülü yoktur.”
rihlekitapKitabı okudu
Reklam
“Sizler ‘insan’ olarak yaratılmanız hasebiyle nasıl olsa günah işleyeceksiniz. İsteyerek ya da istemeyerek, küçük ya da büyük, kendi ameliniz olarak yahut başkasının günah işlemesine vesile olmak tarzında, haram işleyerek yahut ibadetteki bir kusurunuzdan, ihmalden, aldanmadan, sürçmeden… vs. Önemli olan günahınızdan tevbe ederek pişmanlık duymanız ve Yüce Yaratıcı’dan bağışlanma dilemenizdir. Zira hiç günah işlememesi beklenen varlıklar meleklerdir, insanlar değil!”
rihlekitapKitabı okudu
“Amel-i salih, şu dört özelliği taşıyan ameldir: İlim, niyet, sabır ve ihlas. (Tefsîru’l-Beğavî, I, 73 (2/el-Bakara, 35 ayetinin tefsirinde) Bu son derece önemli bir açıklamadır. Zira dikkat edilirse bu dört unsur ancak mü’minde bir arada bulunur.”
“Her ilim, o alanda uzmanlaşmış ehil kimselerden alınmalıdır.”
Hz. Ali (r.a.)’nin de dediği gibi, “Ölçü olan, kişiler değil Hak’tır. Hakk’ı kişilerle tanımaya kalkan yanılır. Ama önce Hakk’ı tanıyan, insanları da bu ölçüye göre değerlendireceği için yanlışa düşmekten emin olur.”
Reklam
“Yüce Allah’ın, Kur’ân ayetlerinde ifade konan muradının tayin ve tesbiti konusunda Sünnet’in hesap dışı tutulmasının varacağı bu kaçınılmaz çelişki ve tutarsızlığı çok iyi tesbit etmiş olan Hz. Ali (radıyallahu anh), Abdullah b. Abbâs (radıyallahu anh)’ı Haricîler’le münazara yapmak için gönderirken aralarında şöyle bir konuşma geçer: - Onlarla tartışırken Kur’ân’dan delil getirme. Çünkü sen bir ayet okursun, onlar da ayet okur. - Ey Mü’minlerin Emiri! Bu nasıl olur? Kur’ân bizim evlerimizde nazil oldu. Hangi ayetin hangi anlama geldiğimi biz herkesten daha iyi biliriz. - Doğru söylüyorsun, ancak Kur’ân “zû vücûh”tur. Bünyesinde pek çok anlamı barındıran, pek çok manaya ihtimal veren çok cevizli (“hamâlun zu vücûh”) bir kitaptır. Onun içim onlarla tartışırken Sünnet’ten delil getir.” (es-Süyûti, el-İtkân, I, 142-3; eş-Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, I, 70.) Hz. Ali (radıyallahu anh)’in bu paha biçilmez tesbiti de gösteriyor ki, eğer murad-ı ilahîyi anlama noktasında Sünnet devre dışı bırakılırsa, Kur’ân ayetlerinden herkes kendi anlayışına göre sonuç çıkacağı için “hidayet kaynağı” Kur’ân, insanların sapmalarına vesile kılınabilmektedir.”
rihlekitapKitabı okudu
Efendimiz (sallahû aleyhi ve sellem) “Erîke hadisi” diye bilinen rivayette şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin! Bana Kur’ân ve onunla birlikte onun bir benzeri verildi. Dikkat edin! Karnı tok bir şekilde koltuğuna yaslanmış bir halde kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman kişinin, “Bizimle sizin aranızda (hakem olarak) Allah’ın Kitabı vardır. Onda nelere helal denmişse (sadece) onları helal ve onda nelere haram denmişse (sadece) onları haram biliriz” demesi yakındır. Bilin ki Resulullah (sallahû aleyhi ve sellem)’in haram kıldıkları da tıpkı Allah’ın haram kıldıkları gibidir.” (Ebû Dâvûd, “Sünne”, 6; et-Tirmizî, “İlim”, 60; İbn Mâce, “Mukaddime”, 2.) Dolayısıyla Sünnet’le sabit olmuş herhangi bir hükmüm bağlayıcı olmadığını söylemek doğrudan doğruya Hz. Peygamber (sallahû aleyhi ve sellem)’e itaati emreden ve muhalefeti yasaklayan ayetlere muhalefettir. Bir diğer ifadeyle böyle bir tutum, onlarca Kur’ân ayetine başkaldırmak demektir.”
rihlekitapKitabı okudu
131 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.