"Bilirsiniz düşünceler insanların elinden çok kolay çıkar, kullanıma açık nesnelerdir, bedavadırlar her şeyden önce. Satılan düşünceyle bakış açısı falan oluşturulamaz. Düşüncenin pazarlandığını da hepimiz biliyoruz. Artık günümüzde reklamcılar 'konsept' yaratıyorlar, Deleuze’ün söylediği gibi. Onların elinden bunu nasıl alacağız, mesele o. Bir sanatçı sanat eserini reklam olmaktan nasıl çıkaracaktır? Ya da gazete köşe yazısı düzeyinde yürütülen bazı etik ve politik tartışmaların elinden siyaset alanları nasıl kurtarılacak ve nasıl yeniden inşa edilecektir? Ya da düşüncenin kurtarılması nasıl yeniden inşa edilecektir bu ortamın içerisinde?"
Pavlov pozitivist bilim anlayışının bir timsali olarak görülür. Hiç de öyle bir adam değil Pavlov. Bir yerde çok ince bir sözü geçiyordu yanılmıyorsam. Şöyle bir şey diyor: “Sanır mısınız ki benim bu birincil ve ikincil işaretleme sistemleri üzerine yaptığım deneyler, yani dildeki göstergesel koşullanma ile dildeki ikincil -yani insan diline benzer- koşullanma, göstergeler sistemine dayalı, sembolik sisteme dayalı dil düzeyi arasındaki ayrıma ilişkin yaptığım bu deneyler, köpekler üzerinedir? Öyle bir şey değil. Yapılan deney, insan üzerinedir,” diyor. (...) Bütün bu deney süreci, neden insan üzerinedir? “Çünkü ben burada dil üzerine bir araştırma yapıyorum, insan dili üzerine bir araştırma yapıyorum,” diyor Pavlov. “Köpekte eksik olan bir şeyi göstermeye çalışıyorum, köpekten alamadığım bir cevabı insandan aldığım bir sistem var ve biz bu sistemin içerisinde yaşıyoruz, buna da kültür diyoruz.” Dolayısıyla, Pavlov’un araştırmasının köpekler üzerine değil, insanlar üzerine olduğu anlaşılıyor. Başka bir deyişle, laboratuvar koşulları bile olsa, test edilen şey türünün örneği olarak köpek değil, test edenin bizzat kendisi.
Yengecin yürüyüşünde ve kuğunun paytak paytak yürümesinde, doğrudan doğruya estetik bir şey vardır. Bir tür hoşlanmayı davet eden bir şey vardır, hafifçe şaşırtan bir yön vardır. Bu yönün ana formülünün “başka bir dünya zarafeti” diye tanımlanabileceğini söylemek isterdim.
"Bilirsiniz düşünceler insanların elinden çok kolay çıkar, kullanıma açık nesnelerdir, bedavadırlar her şeyden önce. satılan düşünceyle bakış açısı falan oluşturulamaz. düşüncenin pazarlandığını da hepimiz biliyoruz. artık günümüzde reklamcılar 'konsept' yaratıyorlar, deleuze'ün söylediği gibi. onların elinden bunu nasıl alacağız, mesele o. bir sanatçı sanat eserini reklam olmaktan nasıl çıkaracaktır? ya da gazete köşe yazısı düzeyinde yürütülen bazı etik ve politik tartışmaların elinden siyaset alanları nasıl kurtarılacak ve nasıl yeniden inşa edilecektir? ya da düşüncenin kurtarılması nasıl yeniden inşa edilecektir bu ortamın içerisinde?"
"-arzu gerçekten yaşamın temel unsuru, elemanı gibi, neredeyse özü gibi görünüyor. Kuşkusuz sanatsal üretimde, bilimsel üretim de, felsefi üretim de bunun dışında asla düşünülemez."
"Şöyle demiş Spinoza: "eğer sevgi için haklı bir neden verdiğini, bir sebep verdiğini düşünseydi, hayal etseydi sevilen kişi, olsa olsa bundan gurur duyar." gloria yani bir tür gurur duygusuna kapılır, sevgi duygusuna kapılmaz. Yani kendini beğenir hale gelir, bu sık sık olur, demiş...."
"Eğer bir başkası ondan nefret ettiğini hayal ederse ve nefretine neden olacak hiçbir şey yapmadığına inanırsa, yani nefret edilmesi için kendine hiçbir neden verilmediğine inanırsa, kendi payına o da ondan nefret edecektir."
Insan üzerine araştırma yapıyorum diyor Pavlov. Köpekte eksik olan bir şeyi göstermeye çalışıyorum. Köpekten alamadığım bir cevabı insandan aldığım bir sistem var ve biz bu sistemin içerisinde yaşıyoruz. Buna da kültür diyoruz.